top of page

Örtülü Sermaye

Söz konusu müessese, kurumların ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden temin ederek kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmının şirkete örtülü olarak konulmuş olan bir sermaye olarak kabul edilmesi prensibinden hareket etmektedir.

Söz konusu müessesenin (örtülü sermayenin) tanımı ilk fıkrada; “ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye” sayılacak şeklindedir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere düzenleme kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmının şirkete örtülü olarak konulmuş olan bir sermaye olarak kabul edilmesi prensibinden hareket etmektedir. Üstelik bir kere aşıldıktan sonra azalmasının da bir önemi yoktur. Bir kez aşıldığında örtülü sermayenin varlığı gerçekleşmiş kabul edilir.

Kurumlar Vergisi'ne ilişkin 1 sayılı genel tebliğde öz sermaye ölçütüne ilişkin olarak şu açıklama yer almıştır:

"Öz sermaye kavramı; kurumun Vergi Usul Kanunu uyarınca tespit edilmiş olan hesap dönemi başındaki öz sermayesini ifade etmektedir. Vergi Usul Kanunu'nun 192'nci maddesi uyarınca öz sermaye, aktif (mevcutlar ile alacaklar) toplamı ile borçlar arasındaki farktır. Yeni kurulan kurumlar bakımından kuruluş tarihinde, anılan kanuna göre tespit edilen öz sermaye tutarı, hesap dönemi başındaki öz sermaye olarak dikkate alınacaktır. Buna göre, kurumların yapmış oldukları borçlanmaların örtülü sermaye olup olmadığı yönündeki tespit, hesap dönemi başındaki bilançoda yer alan öz sermaye ile kıyaslanmak suretiyle yapılacaktır. Kurumun dönem başı öz sermayesinin sıfır veya negatif değerler taşıması durumunda, söz konusu kurumun ortak ve ortaklarla ilişkili kişilerden yaptığı borçlanmaların tamamı örtülü sermaye olarak değerlendirilecektir."

İşletmede kullanılan borçların örtülü sermaye sayılabilmesi için;

a.   Doğrudan veya dolaylı olarak ortak veya ortakla ilişkili kişiden temin edilmesi,

b.   İşletmede kullanılması,

c.  Bu şekilde kullanılan borcun hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşması, gerekmektedir

İlk maddeden de anlaşılacağı üzere örtülü sermaye ilişkili kişilerden yapılan borçlanmalarda ortaya çıkan bir durumdur. Bu sebeple ortakla ilişkili kişi tanımının yapılması önem arz etmektedir.

Ortakla ilişkili kişi kavramı, ortağın doğrudan veya dolaylı olarak en az % 10 oranında ortağı olduğu veya en az bu oranda oy veya kâr payı hakkına sahip olduğu bir kurumu ya da doğrudan veya dolaylı olarak, ortağın veya ortakla ilişkili bu kurumun sermayesinin, oy veya kâr payı hakkına sahip hisselerinin en az % 10'unu elinde bulunduran bir gerçek kişi veya kurumu ifade etmektedir. Bu tanıma göre %10 oranını geçen çok geniş bir kitle ortakla ilişkili kişi sayılmaktadır.

Örtülü sermaye hesabının tanımında görüleceği üzere çeşitli oranlar açıklanmıştır. Peki, bu oranlar tek tek ortaklar için mi, yoksa topluca mı dikkate alınacaktır? Yanıt şu şekildedir: ”Oranlar borç veren ortaklar ve ortakların ilişkide bulunduğu kişiler için topluca dikkate alınacaktır.”

Örtülü sermaye Kurumlar Vergisi Kanununun 12. maddesinde 7 fıkra halinde düzenlenmiştir.

Kanunun koyucu, örtülü sermaye müessesesinin işlerliği için tahdidi olarak şartları sıralamakla birlikte, aynı maddenin 6. fıkrasında tadadi (sınırlama, kısıtlama,) olarak aşağıda yer verilen borçlanmaların örtülü sermaye sayılamayacağını da hüküm altına almıştır.

  • Kurumların ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin sağladığı gayrinakdî teminatlar karşılığında üçüncü kişilerden yapılan borçlanmalar,

  • Kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin, banka ve finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar

  • 5411 sayılı Bankacılık Kanununa göre faaliyette bulunan bankalar tarafından yapılan borçlanmalar

  • Finansal kiralama şirketleri, finansman ve faktoring şirketleri ile ipotek finansman kuruluşlarının bankalardan yaptıkları borçlanmalar

Kanunu 12/2. Maddesine göre; sadece ilişkili şirketlere finansman temin eden kredi şirketlerinden yapılan borçlanmalar hariç olmak üzere, ana faaliyet konusuna uygun olarak faaliyette bulunan ve ortak veya ortakla ilişkili kişi sayılan banka veya benzeri kredi kurumlarından yapılan borçlanmalar % 50 oranında dikkate alınmaktadır.

Ortak veya ortakla ilişkili kişilerden yapılan borçlanmalar örtülü sermaye sayılması halinde bunun vergisel müeyyidesi vardır. Müeyyide maddenin son fıkrası olan 7. fıkra ile aynı Kanunun 11/1-b maddesinde detaylı olarak açıklanmıştır. Basitçe ifade etmeye çalışacak olursak;

Alınan borçların örtülü sermaye sayılan kısmı için ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları, vade farkları ve benzeri giderler 5520 sayılı kanunun 11/b maddesi gereğince kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılamamakta yani kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması gerekmektedir. Öte yandan bu tutarlar, ilişkili kişiye dağıtılan kar payı olarak nitelendirilmekte, ödeme yapılanın gerçek kişi olması halinde stopaj mükellefiyeti doğmakta ve geliri elde eden açısından kar payı statüsünde vergilendirmeye yol açmaktadır.

Sadece kur farkları için özel bir durum söz konusudur. Örtülü sermayeye isabet eden kur farkı giderleri kar payı olarak kabul edilmemekte ve vergi kesintisi söz konusu olmamaktadır.

Gelecekte yapılacak bazı mal ve hizmet teslimleri karşılığında peşin alınan ya da verilen değerleri ifade eden avanslar, hangi amaçla verilirse verilsin işletmeye finansman imkânı sağladığı nettir. Dolayısıyla, alınan avanslar da işletme bakımından alınan borç olarak değerlendirilerek örtülü sermaye hesaplamasında dikkate alınacaktır. Ancak Gelir idaresi tarafından Avans hesaplarının uzun süre açık tutulması ( örtülü finansman sağlama ?) olarak kabul görmektedir

İnşaat işlerinde yapılan iş kısmı ile orantılı olarak hesaplanıp ödenen istihkak bedellerinin avans olarak kabul edilip örtülü sermayenin hesabında borç unsuru olarak dikkate alınması söz konusu değildir.

Sonuç;

Örtülü sermaye özel bir vergi güvenlik müessesedir. Mükelleflerin uyup uymadıkları vergi incelemelerine konu olmaktadır.

·   Kurumun dönem başı öz sermayesinin sıfır veya negatif değerler taşıması durumunda, söz konusu kurumun ortak ve ortaklarla ilişkili kişilerden yaptığı borçlanmaların tamamı örtülü sermaye olarak değerlendirilebilmektedir.

·     Kullanılan borç nedeniyle, geçici vergi dönemi içinde örtülü sermaye şartlarının gerçekleşmesi halinde, o dönemde daha önce borç alan kurum tarafından giderleştirilen faiz, kur farkı ve benzeri giderler, bu işlemin yapıldığı geçici vergi döneminde dahi hesaben gerekli düzeltmeye tabi tutulabilecektir. Keza 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Tebliği'nde, düzeltme işlemlerinin aynı geçici vergi dönemi içerisinde yapılabileceği gibi, farklı geçici vergi döneminde fakat aynı hesap dönemi içerisinde veya hesap dönemi kapandıktan sonra yapılabileceğine dair açıklamalarda bulunulmuştur.

·   Örtülü sermaye kullanan firma zararda olsa bile, örtülü sermaye kullanımı dolayısıyla gider kabul edilemeyen/kar payı sayılan tutar dönem zararını azaltacağı için kurumun izleyen yıllardaki vergi matrahını arttırıcı bir etkisi olacağı muhakkaktır.

 

 

Faydalı olması ümidiyle,

 

Not: “Bu makalelerde yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi veya kişisel tavsiye niteliğinde değildir ve yatırım faaliyetinde bulunmaya davet veya teşvik değildir. Herhangi bir yatırım kararının uygunluğu konusunda bağımsız mali ve uygunsa hukuki tavsiye almalısınız.”

 

 

 

177 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page