top of page

Bilmek Başka-Bulmak Başka-Olmak Başka

Rûmî der ki: “İnsan bilmek ister. Bilen insan bulmak ister. Bulan insan da olmak ister. Olduktan sonra da başa dönüp her şeyi yeni baştan, kıvamında yaşamaya başlar.”

Bilmek, bilgi sahibi olmak, bilgiyi işleyerek yeni bilgiler edinmek, dünyevi ve bilişsel yapısında değişimler yaratmak, insanın temel işlevleri arasındadır. Gel gelelim, bilenlerin anlatmadığı, anlatanların bilmediği bir âlemde, hayatı ve de insanı bilmek en zor şey olsa gerek. Hatta hakikati kimin ve hangi niyetle söylediği mühim olan bir zamanda yaşar iken.

Herkes öğrendiği bilgiyi gerçek zannetmekte masumdur. Ancak söylenen sözün doğru olması, söyleyen kişinin doğru söylediğine inanmak için maalesef yeterli değildir.

Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir” diyor, İbn-i Sina…

Günümüzde bilimin ilerlemesi, yapılan araştırmalar, bizlere bilginin değişebilmek gibi bir özelliği olduğunu adeta ispatlıyor.  Hatta yapay zekâ ile sahte olanın gerçekmiş gibi anlatıldığı bir ortamda insan, doğru kabul ettiklerini defaatle sorgulamak, öğrendiği bilgileri güncellemek zorunda kalıyor. Bilginin büyük bir güç olduğu günümüzde, bu gücün kullanılması, uygulanması ve doğru bilginin gelecek nesillere aktarılması çok önem arz ediyor.

Yine de, çok bilginin insanı bir alanda bilgin yaptığını ancak bilge yapmadığını söylemekte fayda var. Bilgelik, en basit anlatımıyla, insan hayatının anlam ve değerine ilişkin derin bilgi gerektirir. Yani mesleki alanınızda çok bilgi sahibi olmak sizi BİLGİN yapabilir. İyi bir hukukçu, iyi bir muhasebeci veya çok iyi bir mühendis olabilirsiniz ama BİLGE olmak, tüm bunların çok üzerinde bir kavramdır. Bilgelik, bilgi sahibi olmanın yanında, daha çok kişisel tavır ve erdemlerin etkin rol oynadığı bir makamdır. Bilge, çok okumuş da olabilir hiç okumamış da olabilir. Kesin olan, kendisi kadar toplumu ve hayatı çok düşünen biri olduğudur.

Bu yüzden yüzyıllar öncesinden uyarıyor Yunus Emre “Okudum, bildim deme.”

Bilgenin yapmak istediği esasen bir varış değil,  bir gidiş olduğunu bilerek hakikate doğru bir yolculuk yapmaktır. Hakikat ise gerçekte yolun sonu değil; yolun kendisidir. Bilgelik, hakikate bir nebze de olsa yaklaşmaktır. En nihayetinde herkes bu yolda kendi kabı ölçüsünde bir nasip elde edecektir. Ama az, ama çok. Tabi bu yolda bulmak istediğin şeyi nerede, nasıl aradığı da çok önem arz ediyor. Hatta bu yolda insan, bulduğunu sandığı şeyi de aramak zorunda kalabiliyor.

Bu yüzden ne demişler  “Arayanlar bulamaz, bulanlar yine de arayanlardır.”

Eğer insan edindiği bilgi sayesinde güçlü ve zayıf noktalarının bilincine varmışsa, kendi içinde bir dönüşüm yaşayarak bilgelik yolunda önemli mesafeler almış kabul edilebilir.

Gel gelelim bilgelik kendinle yüzleşebilme cesareti ister. Çünkü “olmak cesaret ister.”

Belki de o yüzden “Bilmek başka ve olmak başkadır” diyor. İbn Arabî

Bilge olup ışık yaymak için önce yanmak gerekecektir. Tam buldum dediğinde ise diğer bilgeler “dur bakalım daha yolun başındasın” diyeceklerdir.

Göreceğin üzere bu yolda olanlar aralarında, bilgi değil bilgelik alışverişi yaparlar. Bil ki, en büyük düşmanın ise daha önceden bilgi sandığın taassup ve boş inançların ile mücadele edeceksin. Hz. Mevlana ne güzel özetlemiş: “Hamdım, piştim, yandım.”

Birde nefsin terbiye olsun diye hakir görülecek, azarlanacak, hatta belki aşağılanacaksın. Bu konuyu Japon şair ne güzel tasvir etmiş “Ben Buda gibi oturuyorum fakat sivrisinekler ısırmaya devam ediyorlar.”

Tam da bu aşamada sendelersen uçurumdan aşağı gidersin. Unutma! Soğuk demir şekil almaz. Kızdırmak, ısıtmak, dövmek lazım. Yanacaksın şekil alasın. Çay sıcak suya atılıp beklenirse, güzel dem verir.

Bulmak bir şeye ulaşmaktır. Derdine derman arayan insan, dermanı yine derdinde buluyorsa, bunun üzerinde biraz da olsa düşünmek gerekmiyor mu?

“Başkasının bilgisiyle bilgin olabilsek de, ancak kendi bilgeliğimizle bir bilge olabiliriz.” der Montaigne.

Son söz;

Herkes testisindeki su kadar biliyor ve her testi içindeki suyu sızdırıyor. Ne diyordu Mevlana; “Bilmek başka, bulmak başka, olmak daha başkadır.”


Bildim, evvela haddimi…

Buldum, sonunda kendimi...

Oldum mu?

Henüz değil…

 

Faydalı olması ümidiyle…

 

 

298 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Zaman

bottom of page