Dışa açık ekonomilerde döviz kurlarındaki dalgalanmaların yurt içi fiyatlar üzerinde değişikliklere eden olabildiği yaşanan tecrübelerle sabittir. Yurtiçi fiyatların özelliklede döviz kuru şokları üzerinden artmasının nedeni dış kaynaklı enflasyon diğer bir ifadeyle ithal enflasyon şeklinde açıklanabilmektedir. Kısa bir tanım yapacak olursak;
İthal enflasyon, dış ticarete konu olan mal ve hizmet fiyatlarındaki artışın ithalat yoluyla yurtiçinde üretilen mal ve hizmetlerin maliyetini artırarak yarattığı enflasyondur. Denilebilir.
Türkiye’deki enflasyonun kur hareketlerine duyarlı olmasının temel neden de budur. Kısaca ithal girdi bağımlılığıdır. İthal girdi bağımlılığındaki artışın verimliliğe olumlu etkileri olsa da makroekonomik kırılganlığı sebebiyet verdiği de açıktır. Döviz kurunun fiyatlara yansıma etkisinin geniş bir sektörel yayılıma sahip olduğu düşünüldüğünde tüketici enflasyonun yüksek çıkmasının altında yatan sebebin de bu olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, enflasyonla mücadelede kur artışlarının fiyatlara yansıması bir politika önceliği olmasını gerektirecektir.
Türkiye’de ithal girdilerin toplam üretim maliyetleri içindeki payının yüksek olması yurtdışında meydana gelen emtia fiyatlarındaki artışların (başta petrol olmak üzere enerji olmak üzere) orta ve uzun dönemde enflasyon üzerinde yukarı yönlü önemli risk unsurlarının da ithal edilmesi sonucunu getirmektedir.
İhracatımızın yüzde 60'ını ithal ettiğimiz ürünlerden yaptığımız bilinen bir gerçek. Bu nedenle yurtdışındaki emtia fiyatlarındaki küçük bir artış bile bizim toplam dış ticaret veya cari açığımıza olumsuz etki etmektedir. En nihayetinde bu durum kademeli olarak da olsa tüketici tarafına da etki etmektedir. Sonuç ithalat sonucu oluşan enflasyon (ithal enflasyon) çarpan etkisiyle tüketici enflasyonunun oluşmasına da yol açmaktadır.
Konuyu bir örnekle açıklamak gerekirse; ülkede kurda yüzde 35 oranında kur yükselmişse, yurt dışında da dış alıma konu malın fiyatı yüzde 20 değerlenmiş ise siz yüzde 55 enflasyon ithal etmiş oluyorsunuz. Bunun sonucu olarak yerli paranın yüzde 35 yabancı paralar karşısında değer kaybetmesi, ithal edilen malların ve girdilerin fiyatı artmakta, artan fiyatlar maliyetleri arttırdığı için bu durum yurt içi fiyatların artmasına sebep olmaktadır. Özeti ithalat yaptıkça enflasyon da ithal etmiş oluyorsunuz.
Bu durum az gelişmiş ülkelerde gelişmiş ekonomilere göre daha yüksek oranlarda olmaktadır.
O halde ithalata bağımlı bir ekonominiz var ise veya ihracatınızı ithal alınan hammaddeleri işleyerek yapıyorsanız kur hareketlerinin enflasyonun temel belirleyicileri arasında yer aldığını hiçbir durumda atlamamanız gerekmektedir. Enflasyonla mücadele programınızın önceliği kur konusu olmalıdır.
Enflasyonla mücadele programınızda orta ve uzun vadede önemli olan, kur ile fiyatlar arasındaki ilişkiyi yapısal anlamda zayıflatabilmeniz olacaktır.
Önümüzdeki dönemde tedarik zincirindeki kırılmalarla birlikte dünya ekonomisinin bir yavaşlama sürecine girmesi muhtemel gözüküyor. Bu durumun küresel bazda petrol ve enerji fiyatlarının, gıda ve metal ürünlerinin dünya genelinde fiyatlarının artmasına yol açacağı gerçeğiyle bizi baş başa bırakıyor. Bu sebeple önümüzdeki süreçte tüm dünyada enflasyonun aşağı yönlü olma ihtimali azalıyor. En azından ekonomistler, araştırmayı yapanlar da bunu böyle söylüyor.
Demek ki; döviz kurlarında bir oynaklık yaşanmasa dahi dünya genelinde enflasyonun yüksek seyredecek olması ve oluşabilecek küresel siyasi belirsizlikler -doğası gereği- Türk Lirası’na güveni sağlamlaştıracak adımların atılmasını zorunlu kılıyor.
Üretimde yerli ürünlerin katma değerlerinin arttırılması, dolarizasyonun azaltılması, döviz riskinin finansal istikrarı destekleyecek şekilde yönetilmesi ve kalıcı olarak sağlanması her zamankinden daha da önem arz ediyor.
İthal edilen malların fiyatlarının enflasyon sepetindeki payının düşürülmesi, döviz kuruna duyarlı olan çekirdek enflasyon ve gıda fiyatlarındaki artışların oluşmaması için yerli üretimin/üreticinin desteklenmesi gerekiyor.
Teknoloji yoğun sektörlere gereken teşviklerin sağlanması, teknolojik ürünlerde gelişmiş ülkelerdeki katma değeri sağlamak için çaba sarf etmek gerekiyor.
Sanayi toplumu olmak istiyorsak, üretim yapma şekillerimiz, firma yönetimimiz gibi bir sürü alanda ciddi verimlilik analizlerine ihtiyacımız var. Örneğin Almanya neredeyse bizimle aynı sayıda insanla üç misli üretim yapabiliyor. Neden? Çünkü endüstri 4,0’la çalışıyor. Sadece böyle bir çalışma bile yüzde 25 verimlilik artışı demek.
Unutmadan! “Enflasyon kendi kendini besleyen bir canavardır.”
Yani; yükselen enflasyon ve maliyetleri artırır, artan maliyetlerde, enflasyon beklentisini ve ücret talebini arttırarak enflasyon üzerinde tekrar yukarı yönlü baskı oluşmasına neden olur.
Ama siz; dengeli bir ekonomi, manipülasyonlara daha kapalı, cari açığı yok denecek kadar az, dayanıklı bir ekonomiye sahip olabilirseniz, üretimi de arttırabiliyorsanız malların fiyatlarının artmaması hatta düşmesi kaçınılmaz olarak gerçekleşecektir.
“ Ateşe dişiyle su taşıyan karınca niyeti ve ümidiyle…”
Not: Burada yer alan bilgi, yorum ve görüşler yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir.