Hayat, "Nereden" ile "Nereye" arasında geçen, her şeyi içine alan ama hiçbir yere de sığmayan, engebeli bir yoldur. Çoğu insanın en büyük servetim diye düşündüğü hayatı, aslında kendisine açılan en büyük kredidir. Kendisine açılan bu krediyi eylemleri neticesinde yatırıma dönüştürebilmeyi becerebilenler için hayat, hayal güçlerinin bile öngöremeyeceği zenginliklerle doludur.
Uzun olduğu için değil ama geçici olduğu için değerlidir. Doğru, iyi ve güzel yaşandığı zaman ise her şeyden üstündür.
Ondan keyif almak istiyorsak ona değer vermesini bilmemiz, hayatı güzelleştiren her şeyi esirgeyip korumamız gerekir.
Yaşadığımız hayata bir anlam katamazsak barışçıl, dengeli ve uyumlu, sevgiyle donatılmış, düşünme ve eylemlerle ile taçlandıramazsak onu değerli kılamayız.
Bunun için yaşamın çoğunu yapamayacağımız şeyleri istemekle geçirmektense, bilinçli çaba ile hayatımızı sürdürmeliyiz.
Hayatla uzlaşmayı öğrenmek, bilmek, gerektiğinde ona katlanabilmek, gerektiğinde ise ona yenilmemek gerekir. Çünkü hayat başında da sonunda da savaşıp aşılması gereken büyük bir şeydir.
Montaigne ünlü "Denemeler "inde şöyle diyor: ”Bilimlerin en zoru, en çetini hayatı iyi yaşamasını bilmektir.”
Latin ozan Horatius ise "Hayat, ölümlülere zahmetsiz hiç bir şey sunmaz" diye söylüyor.
Bu sebeple bir bakıma hayat “toplamı, karşı koymak ve direnmek olan bir süreçtir.”
Maalesef insan kendisi uyumsuz bir varlık olmasına rağmen ömrünü her yerde ve her zaman, uyumu ve düzeni aramakla geçirir. Hayata dair ustalıklarını herkese anlatırken, kendi yaşamının kâr zarar hesaplarını yapmayarak, bir türlü uygulamaya geçmediğinin farkına bile varmaz.
İnsan hayatında üretmek yerine daha çok tüketmek için daha fazla çalıştığını, daha fazla harcamak için kendisine ve ailesine yeterince zaman ayırmadığının farkına varmaz. Tüketmenin lüks olduğu düşüncesiyle gittikçe yaşadığı topluma yabancılaşır ve boşa geçen bir ömürde mutluluk oyunu oynadığının farkına bile varmaz. Farkına vardığında ise maalesef artık çok geç kalmıştır.
Oysaki “kaliteli yaşam, yaşam standardı ve yaşam üslubu” bir arada değerlendirilmesi gereken ancak birbirinden çok farklı şeylerdir.
Kaliteli bir yaşam sürmek isteyen bir insanın öncelikle kendini tanıması, ne yapabileceğinin farkındalığıyla, ne istediğini ve isteğinde kararlı olup olmadığını sorgulaması gerekir. Yine de bilinmelidir ki, yaşamın kalitesi öncelikle hayatını idame ettirebilmek için zaruret içeren maddi ve manevi gereksinimlerin karşılanmasıyla başlar.
Kaliteli bir yaşamın yolunu bulmak için herkes bugün, şimdi ve hemen işbaşı yapmak zorundadır. Ertelemek, akıp giden bir nehrin önünde su içmek için beklemeye benzer. Hayat akıp giden bir nehir gibidir. O an için su vardır ama kaynağının her an kesilme ihtimali de vardır. İnsanın yaşarken, hayatın (hiçbir çaba sarf etmeden) kendisine verilen bir en büyük hediye olduğunu bilmesi, ancak iyi değerlendirilmediği takdirde de bir nevi kredi olduğunu unutmaması gerekir. Zaman kimsenin kölesi olmayacak kadar hızlı akıp gitmektedir. Onu, yani zamanı, sadece bir miktar denetim altında tutabilir, verimli hale getirebilirsiniz.
Erdem, insanın kendini aşma gücüdür. İnsan erdemli olduğunda ancak kaliteli bir hayat sürebilir. Ancak erdemli olduğu zaman başarılara yelken açar. Gerçek güç ve başarı, üzerine atılan taşlardan kendisine koruma duvarı yapabilenlerindir. Sakın vazgeçmeyin! En nihayetinde taşlar ne kadar çok olursa duvarın sağlamlığı ve yüksekliği de ona göre olur.
Yaşama sıkıca sarılıp, kendimizi sürekli yetkinleştirsek, sadece kendimizi değil başkalarını da önemser isek, başkalarının yardımına fazlaca güvenmezsek ve her şeyi şansa bağlamak gibi bir hataya düşmezsek, özlemlerimize kavuşmak ve mutlu olmak için önümüzde hiçbir engel olmayacaktır.
Son söz;
İyi hayat konusunu Goethe şu dizeleri ifade etmiş;
“Kendine iyi bir yaşam mı kurmak istiyorsun?
Geçmişi hiç dert etmeyeceksin,
Kendini hep yeni doğmuş sayacaksın,
Her gün, ne istediğini sana söyleyecektir.
Kendi işinden zevk alacaksın,
Başkalarının yaptığına değer vereceksin.
En küçük şey canını sıkmaya kalktığında,
Sen hep gününü gün edeceksin.
En önemlisi, hiç kimseden nefret etmeyip,
Yarını Tanrı'ya bırakacaksın.”
Sağlıcakla kalın,