2022 yılı içinde özellikle ABD başta olmak üzere gelişmiş ülke ekonomilerinin, finansal ve parasal sıkılaşma politikalarına yönelmeleri, uluslararası ticaretin çok büyük darbe almasına sebep olmaya başladı. Daha çok makroekonomik temelleri zayıf olan gelişmekte olan ülkelerde büyük miktarlarda sermaye çıkışları yaşanıyor.
Maalesef önümüzdeki dönemde de bu sıkılaştırıcı politikaların devam edeceği, ülke merkez bankalarının enflasyonu düşürülebilmek adına belli bir süre daha faizleri artırmaya devam edeceği anlaşılıyor. Tüm bu sıkılaştırıcı politikaların bir sonucu olarak talebin kısılacağı, yatırımların yavaşlayacağı, büyüme oranlarının düşeceği ayan beyan ortaya çıkmaya başladı.
Yayınlanan küresel veriler (küresel) ticaret akışlarında yoğun olarak bir gerileme, yaşam maliyeti krizinin ağırlaşması, dünyada düşen talebin gereği olarak, arzında aynı kalmayıp üretimde düşüşün yaşanacağı bir dönemi işaret ediyor.
Gelişmekte olan ülke ekonomileri enflasyon baskısı ile mücadele ederken dünyanın önce gelen merkez bankaları da küresel durgunluk ve küresel istihdam konusunda ardı ardına uyarılar yapıyor. Son dönemde özellikle Çin ekonomisindeki yavaşlama beklentileri bu konuda işaret fişeği olarak kabul görmeye başladı.
Özellikle de finansal istikrara yönelik risklerin artıyor olması, 2023 yılında küresel bazda ekonomik durgunluk yaşanması ihtimalini güçlendiriyor.
Dünya ekonomi ve ticaretindeki gidişin nabzının tutulduğu lojistik sektöründeki faaliyetler ve denizlerde navlun fiyatlarının düşüşe geçiyor olması da durgunluk yönünde ilk sinyaller olarak görülmeye başladı.
Kapitalizmin “uluslararası ticaretin refahı yükselteceği” tezi üretimin gerilemesi, büyümenin düşmesiyle sanırım geçerliliğini kaybedecek.
Dünyanın en büyük ekonomileri, ekonomik daralma ve yaşanacak enerji krizi sonucunun ekonomik depresyona dönüşmesinden korkuyor.
Bilindiği üzere küresel daralma denilen olgu, aynı anda birçok sektörde ve birçok ülkede eş zamanlı olarak bir küçülme yaşanması demek olduğundan yaşanacak bir durgunluk bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri daha derinden etkileyecektir. Tabi değerlendirilebilirse “her kargaşa içinde bir fırsatta barındırır” da denir. Umarım bu fırsatlar ülkemiz için çıkar.
Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünüm Raporu ekim sayısı "Geçim Kriziyle Mücadele" başlığıyla yayımlamıştı. Raporunda küresel ekonomik büyüme beklentisini yüzde 3,2 olarak korurken, gelecek yıla dair tahmini yüzde 2,9'dan yüzde 2,7'ye düşürdü. Ayrıca raporda Türkiye ekonomisinin bu yıla ilişkin büyüme beklentisi yüzde 5, gelecek yıl ise yüzde 3 olarak öngörüldü.
Dünya Bankası, yüksek enflasyona karşı merkez bankaları eş zamanlı olarak faiz oranlarını artırdıkça 2023'te küresel durgunluk riskinin arttığını bildirdi.
Ayrıca "Dünyanın en büyük 3 ekonomisi, ABD, Çin ve Avro Bölgesi, keskin bir şekilde yavaşlıyor." ifadesi kullanıldı.
Açıklama da küresel tüketici güveninin önceki küresel resesyonların başlangıcından çok daha keskin bir düşüş yaşadığı aktarıldı.
Uluslararası Finans Enstitüsü Baş ekonomisti Robin Brooks küresel durgunluk yolda dedi!
Yaşanacak bir durgunluğun etkileri nasıl belli olur?
Ekonomide zorlu dönemlerin yaklaştığına işaret eden bazı göstergeler vardır. Örneğin belirsizliğin artmasıyla tüketici güveninde düşüş, borsalarda sert kayıplar, takibe düşen alacakların ve üretim maliyetlerinin artması gibi etkenler yaklaşan bir durgunluğun en büyük işaretçileridir. Ancak ekonomik durgunluğun en doğrudan etkisi istihdam alanında görülür. Ekonomik faaliyetin gerilemesiyle, işten çıkarmaların artmasının yanı sıra yeni iş bulmayı da zorlaştırır. İstihdam kayıplarının artması, tüketicilerin alım güçlerini düşürür.
Arz kesintileri yani kısıtlı üretim ve iş gücü piyasası baskılarının bir sonucu olarak da arz enflasyonu kaçınılmaz olur.
Not: Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.