Ekonomik anlamda kıtlık sınırsız ihtiyaçları karşılamak için talep edilen (tüketicilerin satın alabilecekleri veya almak istedikleri) miktarın arz edilen (üretilen veya gerçek satın alınabilecek) miktardan daha büyük olduğu durumdur.
Daha basit bir ifade ile bir ürüne olan talep miktarı, o ürünün arz miktarından daha fazla olduğunda kıtlık meydana gelir.
Genel olarak piyasalar düzgün işlediğinde ekonomik kıtlıklar geçicidir ve talep edilen mal veya ürünün üretimi ya da tedarik edilmesi ile giderilebilir. Gerçekte kıtlık yaratabilecek üç koşul vardır: Talepte meydana gelen artış, arz miktarındaki azalma ve devlet müdahalesi.
Talepte meydana gelen artış: Pandemi ile birlikte elektronik ürünlere olan talebin artmasıyla yaşanmakta olan elektronik ürünlerin (araçlar beyin aksamı dâhil) içlerindeki mikroçip sıkıntısı talepte meydana gelen artış sebebiyle kıtlığa örnek olarak gösterilebilir.
Arz miktarındaki azalma: Demir ve çimento fiyatlarının artması sonucu konut üretiminin (arzının) durmasıyla ev fiyatlarının artması, diğer bir ifadeyle düşük fiyatlı evlerin olmaması genellikle konut sıkıntısı (kıtlığı) olarak adlandırılır.
Devlet müdahalesi: Ekonomik kıtlıkların diğer bir sebebi de merkezi bir otoritenin (yani hükümetlerin) bir tavan fiyat uygulamasıdır. Tavan fiyat, belirli bir ürün için alınabilecek maksimum tutardır. Hükümet, gıda gibi sosyal olarak arzu edilen mallar için örneğin yaşanabilecek bir yağ sıkıntısı için kişi veya hane başına azami miktar ve fiyatlar uygulayabilir.
Özü itibarıyla ekonomik kıtlık; bir ürünü piyasa fiyatından almak isteyenlerin bu arzusunu gönülden tatmin edememesi durumudur.
Kıtlığa sebep olabilecek diğer konulara örnek verecek olursak; üretimde meydana gelen ani maliyet artışları, kârları yükseltmek adına arzı kısıtlayan tekelleşme, ambargo ve kotalar, ticaret savaşları, enerji darboğazı ve enerji kesintileri, tedarik zincirinin kırılması, iletişim hatlarının arızalanması, malın fiyatının düşmesi sonucu satıcının üretimi azaltması sayılabilir.
Kıtlıkların Ekonomiye Etkisi:
Ekonomik kıtlık beraberinde birçok potansiyel sonuç yaratır. Özellikle de alternatifi olmayan veya alternatifinin faydasının diğer ürünlerde yakalanamaması toplum üzerinde korku ve endişeye sebep olabilir. Örneğin, kış aylarında doğalgazda yaşanabilecek bir arz sıkıntısının söylemi dahi piyasada birçok ürünün fiyatına etki edebilecektir.
İkame mallara olan talebin artması: Yani biri ötekinin yerine geçebilen, kullanılabilen mallarda beklenmedik talepler yaşanır. Reçel bulunamaması pekmez fiyatlarını arttırabilir. Ancak, genel bir gıda sıkıntısı varsa - başka bir alternatif bulmakta zorluk çekilebilecektir.
Fiyat artışı korkusu: Yaygın kıtlık durumlarında, tüketiciler genel fiyat artışları korkusu ihtiyaç duymadıkları malları satın alabilirler. Bu da tüm mallarda fiyat artışı yarabilecek ve enflasyonu körükleyebilecektir.
Kara borsa: Piyasadaki mal sayısı sınırlı olacağından, elinde nakit parası olanlar daha yüksek fiyattan mal satmak isteyecekleri için mevcut piyasa fiyatının üzerinde ödeme yapmaya istekli olabilecektir. Karaborsa tüccarları türeyecek ürünleri zengin tüketicilere ulaştırmak isteyebilecektir.
Refah kaybı: Yaşanabilecek ekonomik bir kıtlık, bir refah kaybı anlamına gelir. Yükselen enflasyon tasarrufları eriterek, insanların tatil ihtiyaçlarına sınırlama getirebilir. Örneğin iç ve dış turizm bundan olumsuz etkilenebilir.
Üretici ve tüketicilerin karar seçimleri etkilenir: Karar verme yeteneği sınırlı bir kapasite haline gelir. Özellikle paranın kıtlığı, bu parayı acil ihtiyaçlar için harcama kararına etki eder. Gelecekte gerekli önemli şeylerin maliyeti görmezden gelinir.
Olumsuz duyguları artırır: Yaşanabilecek bir sosyoekonomik kıtlık, depresyon ve kaygı gibi olumsuz duygularla sebebiyet vereceğinden bu tüm toplumda mutsuzluk yaratır. Bunlar ve bunlar gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.
Kısacası; “arz talebi karşılayana kadar fiyatları artırmaya devam edecek, ekonomik kıtlığın etkisi toplumun zengin fakir her kesimindeki insanlara etki edecektir.”
Bugün yaşanan pandemiyle birlikte dünya genelinde fabrikaların üretiminin durması, tedarik zincirlerinde yaşanan kopmalar, yaşanan doğa olayları ve mevsimsel etkiler vb. gibi nedenlerle talepteki artış o kadar güçlü ki arz yetişmek için var gücüyle mücadele ediyor.
Dünya genelinde yükselen enflasyon yatırımcıları korkuturken, Merkez bankalarının 2010 yılından sonra sağladığı ucuz finansmanın yarattığı rahatlık ve harcama alışkanlığı yerini umarım ki kıtlık ekonomisine bırakmaz.
Ancak görünen o ki, tüm dünyada bol oldukları için hiçbir değeri olmayan mal ve hizmetlerin dahi maliyet-fayda analizlerini yapmakla karşı karşıya kalacağız.
Faydalı olması ümidiyle…