Daha küçük yaşlardan başlayarak aileler çocuklarını“aman düşme, aman yapma, aman onunla arkadaşlık etme, aman o işe girme” gibi sözleri kullanarak sakınma kültürü ile yetiştirmektedir. Tabii ki aileler sakınmayı, hayattaki en kıymet verdikleri evlatlarını korumak, esirgemek ve gözetmek adına yapmaktadır. Fakat bu kültür, gelebilecek kötülükler sınırları aşan düzeyde olduğunda, çocukları korumaktan çok onların kendine güvensiz bir birey olarak yetişmesine neden olabilmektedir.
Sakınma kültürü ile yetişen bu çocuklar tüm davranışlarını acılardan sakınmak üzere kurarlar. Eminim sizin çevrenizde de tüm yaşamını acılardan, sıkıntıya girmekten korkup sakınarak hayatını harcayan insanlar vardır.
Oysaki acılardan, sıkıntılardan sakınarak bir hayat sürmek, yaşamı sınırlar ve bunun sonucunda da insan var olan zamanını korkular içerisinde harcar.
Acılardan korkmak, başa gelecek veya “ya gelirse” diye huzursuz olmak tüm psikolojik rahatsızlıklar gibi hayatı bir kısır döngüye sokar. Sakınmak için gösterilen her çaba korkuya ve sakınmak istediğiniz acıya sizi bir adım daha fazla yaklaştırır. Çünkü düşündükçe ve korktukça yaşamınıza daha çok yerleşmesini sağlarsınız. Sakınmak adına gösterdiğiniz her çaba, duyulan her korku, hayatınızda sakınmak adına yeni kapılar açılmasına sebep olur.
Oysaki sakınarak korku, çekince, düşünce veya bir şeyi yapmaktan uzak durmak sizi başarılı kılmaz. Bilakis insanları acılar, sıkıntılar, krizler yıkmaz, tüm bunların yarattığı korku ve panik yıkar.
Öyle ki hayatınızı korktuğunuz şeylerden sakınma mücadelesi içerisinde geçirirseniz, acının ve korkunun sıcak nefesini daima ensenizde hissedersiniz. Ne dersiniz böyle bir hayatı yaşamak ve sürdürmek ister misiniz?
Peki, ne yapmalı? Cevap basit. Sakin olup, hayatı tadıyla yaşamalı. Gelin şimdi bunun nasıl olabileceğine hep beraber bakalım.
Bakın kelimedeki bir nokta bile anlamı nasıl değiştiriyor.“SAKIN veya SAKİN” tercih sizin.
Sizde eğer hayatı sakınarak yaşayanlardansanız, gelin bir nokta koyun ve tüm telaşı bırakıp biraz olsun sakin olmaya, olayları daha derinlemesine düşünerek, yaşadığınız her bir olayın hayatınıza öyle veya böyle renk kattığını kabul edip bakış açınızı değiştirmeye çalışın.
Gerçekten de öyle değil midir? Öğretmenler tüm öğrencilerinin sınıfı geçmelerini ister ama yine de onları bir imtihana tabii tutar değil mi? Öğretmen, bir ödev verdiğinde ödevini başarıyla yapamayan öğrencisine öğrenene kadar aynı ödevi tekrar tekrar vermez mi?
Hayat da bir öğretmendir. Siz de onun vermiş olduğu ödevleri başarıyla tamamlayamazsanız o ödev size tekrar tekrar verilmeye devam edilecektir. Ta ki siz öğrenene kadar…
Unutmayın, ödevinizi tamamladığınızda da bir başka ödev verilecek; imtihanınızı geçtiğinizde bir üst sınıfa geçecek, bir üst sınıfta ödevleriniz ve sınavlarınız da bir o kadar daha ağır olacaktır. Bu yüzden sakınmaya çalışmak yerine tüm bunların bilincinde olarak sakin bir hayat sürmeye çalışın.
Ne demişler?
“Aşk” ile yola çıkma ise niyetin, bela ile imtihan edilirsin…
“Zül’ce lalve’likrâm” önce kahır sonra ikram.- Tap tuk Emre
Faydalı olması ümidiyle…