Çok değil daha bir yıl gibi kısa bir süre önce Covid 19 pandemisinin ekonomide yarattığı/ yaratacağı etkileri konuşurken özellikle ABD’nin yüksek cari açık vereceğini, buna paralel olarak Çin ve Asya ekonomilerinin ise yüksek cari fazlalarıyla küresel ekonomide dengesizlikler yaratacağından bahsediliyordu.
Bunun nedeni küresel finans sisteminin en belirleyici özelliği ABD’nin verdiği cari işlemler açığının büyük bir bölümünün özel sektör yatırımcıları ile değil, başta Çin olmak üzere Asya Merkez Bankaları tarafından finanse edilmesidir.
2020 yılına döndüğümüzde ise yaşanan ilk Covid çöküşünden sonra ekonomistler ve yatırımcılar alfabenin harflerine odaklanarak ekonominin nasıl şekil alacağını anlamaya ve anlatmaya çalışıyorlardı. Derinlerden gelen hızlı alımlar ile V şeklinde mi olacak? Yoksa ard arda yaşanacak gerilemelerle W şeklini mi alacaktı? Yoksa bütün ekonomilerin yere yığılıp bir daha ayağa kalkamayacağı bir L şeklini mi alacaktı? (Peki, ben ne demiştim?)
Bilindiği üzere bir ülkede/sektörde kaynakların ideal düzeyde kullanıldığı, ekonomik büyümenin bir dengede gerçekleştiği durumlarda oluşan büyüme oranına (o ekonominin/sektörün) potansiyel büyüme oranı adı verilir. Bir ülkenin potansiyel büyüme oranını hesaplamak çok kolay olmadığı için uzun yılların büyüme ortalaması, bir çeşit potansiyel büyüme oranı olarak kabul edilmektedir.
Bugüne geldiğimizde; dünya genelinde tedarik zincirlerinde meydana gelen kırılmalar, üretime (arza) darbe üstüne darbe vuruyor. Enerji maliyetlerinde meydana gelen artışlarla birlikte yaşanan maliyet enflasyonu ekonomileri adeta durma noktasına getirmek üzere. Üstelik tarım (gıda) dâhil her alanda durum böyle.“Kısaca kriz hiç beklenmeyen bir yönden geldi.”
Dünya Bankası (DB), Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu’nda, 2022 ve 2023 yılları için küresel büyüme tahminini düşürerek; enflasyon, borç ve gelir eşitsizliğindeki artışın yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerdeki toparlanmayı tehlikeye atabileceği konusunda uyarırken aynı zamanda ABD, Çin ve Avro bölgesindeki ülkeler de dâhil olmak üzere büyük ekonomilerin bu yıl yavaşlamasının beklendiğini söylüyor.
Ekonomistler dünyanın büyük bölümünde, şu anda da yaşanan yüksek enflasyonla beraber ekonomilerin küresel bazda küçülmesi yada daralmasını beklerken yaşanabilecek krizin bugüne kadar görülmemiş yeni nesil bir kriz olacağını öngörüyor ve yaşanan/yaşanabilecek olan bu krizin, bütün krizlerin anası olarak dünya literatürüne gireceğini söylüyorlar.
Teknik olarak ekonomik krizin varlığı için, ekonominin üst üste en az 2 çeyrek yıl süreyle küçülmesi, daralması beklenir. Yaşananlardan halen olmasa bile bu yılın son çeyreği ile gelecek yılın ilk çeyreği sıfır ve/veya eksi büyümeye potansiyel teşkil edeceği anlaşılıyor.
Çünkü dünyanın büyük bölümünde devam eden tedarik zinciri darboğazları, artan enflasyonist baskılar ve yüksek finansal kırılganlık en güçlü tahminciler olarak önümüzde durmaktalar.
Son Dönemde Sık Kullanılan Ekonomik Terimler
Yumuşak iniş (soft landing), sert iniş (hard landing),ani ve keskin bir şekilde ekonominin soğutulması ya da ekonomide frene basılması…
Yumuşak İniş (Soft Landing)
Aslında özellikle havacılıkta kullanılan"yumuşak iniş" terimi de sorunsuz gerçekleşen iniş türünü ifade eder.
Ekonomide yumuşak iniş, sorunsuz bir biçimde gerçekleşen hızlı bir genişleme döneminden sonra büyümenin durduğuancak soğuyan ekonominin durgunluk yaratmadığı bir durumdur.
Yumuşak İniş (Soft Landing);Federal Rezerv ve diğer merkez bankalarının çok inişli ve çıkışlı dönemlerde ekonominin aşırı ısınması veya yüksek enflasyon yaşanmasını engellemek için faiz oranlarını yükselttiklerinde ağrısız bir yumuşak bir iniş yapmayı hedefledikleri çabalarıdır. Bu piyasalar için istenen bir geçiş dönemidir.
Sert İniş (Hard Landing)
Aslında yine özellikle havacılıkta kullanılan bir terim olan “sert iniş” (‘hard landing’), terimi aracın yere geri döndüğü son aşamadır. Araç, “zemin normal” bir inişten daha yüksek bir düşey hız ve kuvvetle (yere) çarptığında sert bir iniş gerçekleşir.
Ekonomi terimi olarak kullanıldığında sert bir iniş genellikle, yüksekten uçan ekonomileri büyümelerini ani ve keskin bir şekilde kontrol altına alan sıkı ekonomi politikalarının bir sonucu olarak görülür. Enflasyonu düşürmeyi amaçlayan para politikası müdahalesi durumunda görülebilir. Sert bir inişten mustarip ekonomiler genellikle bir durgunluk dönemine girer.
Sonuç olarak;
Talep arzın önüne geçtiğinde, ekonomi aşırı ısınmaya başlar ve fiyatlar keskin bir şekilde yükselir. Aynı zamanda borçlanma maliyetlerinde ortaya çıkan artış, tüketicileri ve işletmeleri yeni yatırımlar yapmaktan caydıracaktır.
Artan enflasyonu düşürmek için, Fed dahil tüm dünya merkez bankaları (Türkiye Merkez Bankası ?) şimdi tüketici talebini frenlemek için faiz oranlarını yükseltmeye çalışacaktır.
Tüm bunlara bakarak söyleyebilir ki, önümüzdeki süreçte dünya yıkıcı olabilecek ağır ve uzun bir ekonomik durgunlukla karşı karşıya. Özellikle sürekli artan sürdürülemez borç yükleriyle ile “derin salınımlı bir ekonomik kriz” olma ihtimali olmama ihtimalinden fazla gibi.
Umalım ki, ekonomilerde beklenen bu yavaşlama yumuşak iniş (Soft Landıng) olsun.
Not: Burada yer alan bilgi, yorum ve görüşler yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir.