Ekonomide Semptomatik Tedavi
- Özkan Çinar
- 5 May
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 24 Ağu

Ekonomide Semptomatik Tedavi
Yazar: Özkan Çınar
Dünyadaki mevcut ekonomik sistem, tüm iyi niyetli ve olumlu yaklaşımlara rağmen, her ülkenin lehine işlediğini ve avantaj sağladığını söylemek ne yazık ki mümkün değil.
Milletler arası kuruluşların 50 yılı aşkın süredir zengin ve fakir ülkeler arasındaki farkı kapatma çabaları da ekonomik anlamda yangını söndürmeye yetmiyor. Küreselleşme olgusu, bazı ülkelerin lehine işlerken diğerlerinin durumunu daha da güçleştiriyor. Üretimin ülkeler arasında eşitsiz paylaşımı ve gelir dağılımının dengesizliği, eğitim ve sağlık gibi sosyal alanlara olumsuz yönde yansıyor ve giderek büyüyor.
Devam eden yükselen enflasyon, gelir ve servet dağılımının bozulmasına yol açarken, sabit gelirlilerin satın alma güçlerini eritmeye devam ediyor. Enflasyon, kaynak transferine yol açarak zengini daha zengin, fakiri ise daha fakir yapıyor. Fiyat ve değer kavramları giderek karışıyor; özellikle menkul ve gayrimenkullerdeki değer artışları, analizi zorlaştırıyor ve geleceğe dair belirsizlikleri artırıyor.
Küresel ekonominin karmaşıklaşması, politik, sosyal, kültürel, ahlaki ve hukuksal alanlarda da sorunların artmasına davetiye çıkarıyor. Hayat pahalılığı her alanda kendini gösteriyor. Küresel mal ve hizmet üretiminde tedarik ve barınma krizleri, haber bültenlerinin baş konusu haline geldi. Mavi ve beyaz yakalı ücretleri arasındaki fark yıllar sonra tersine dönmeye başladı. Dünya, küresel göç hareketleri ile karşı karşıya.
Bizim gibi üretimi ithalata bağlı olan gelişmekte olan ülkeler, tüm bu süreçten daha fazla etkileniyor. Yakın geçmişte yaşanan para bolluğu, ülkemizde de tüketime dayalı büyüme modelinin yerleşmesine sebep oldu. Özellikle ithalata dayalı ürünlerde tüketimin artması ve enflasyon korkusu, hane halklarının gelirinin üzerinde harcama yapmasına yol açıyor. Enflasyondaki atalet tüm toplum bilincine kalıcı olarak yerleşti.
Borçla büyüyen ekonomilerde kişi başına milli gelir artışı çoğu zaman sanaldır; artışı sağlayan yerel üretim değil, yabancılardan alınan döviz borcudur. Döviz borcu kur riskini artırır, üretim girdilerini pahalandırır ve fiyatlara yansıyarak enflasyon sarmalını büyütür. İthalata dayalı ekonomiler, ikiz açık (hem bütçe açığı hem de cari açık) ile karşı karşıyadır. Cari açığın finansmanı için alınan dış borçlar, ülke risk priminin yüksek kalmasına neden olur ve borçlanma maliyetlerini yükseltir.
Sonuç:
Kur, faiz ve enflasyon sarmalında riskleri ortadan kaldıramadığınız ya da azaltamadığınız bir ortamda çözümler hep “semptomatik tedavi” gibi oluyor. Hâlbuki kesin çözüm elde edebilmek için sonuçtan değil, nedenden yola çıkarak riskleri kaldıracak veya azaltacak adımlar atmak gerekir. Bu, kısa vadede olmasa da uzun vadede hastalığın tedavi edilmesine katkı sağlar. Örneğin; risklerin düşürülüp doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını ülkeye çekerek üretimi ve ihracatı artırmak gibi.
*Semptomatik tedavi: Hastalığı tam olarak tedavi etmeden, yalnızca belirtileri hafifletmeye yönelik tedavi.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Semptomatik_tedavi Bağlantı: 04.02.2024 sat 21.43)
Bu makalede yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi veya kişisel tavsiye niteliğinde değildir ve yatırım faaliyetinde bulunmaya davet veya teşvik değildir. Herhangi bir yatırım kararının uygunluğu konusunda bağımsız mali ve uygunsa hukuki tavsiye almalısınız. Geçmiş performans gelecekteki performans için bir rehber değildir.
Yorumlar