Fıtrat, başta insan olmak üzere tüm yaratılmışların hiçbir etkiye maruz kalmadan var oluşlarında sahip oldukları özellikleriyle uyumluluk (nötr) üzerine olmaları haline denir.
Aristo’nun yetenek, kapasite, eğilim, potansiyel, üretkenlik, yeterlik anlamlarında kullandığı ‘dunamis’ terimi fıtrata karşılık gelmektedir.
İsim olarak kullanıldığında ise ‘bazı yeteneklere ve eğilimlere sahip’ varlık’ anlamında kullanılmaktadır.
Bu yüzden yaratılan her şeyin yaratılış amacına uygun, uyumlu ve kullanılışlı olmasına “fıtratı böyle (doğası)” denir.
Var olmanın meydana getirdiği kodlar fıtrattadır. Bir örnek verecek olursak bir bebeğin doğduğu anda kendisi için gıda olan sütün, anne göğsünde olduğunu bilmesi ve emme şuuru fıtrat(ın)tandır. Tecrübe gibi edinimler daha sonradan kazanıldığından fıtratı meydana getirmez.
Fıtrat var oluşta mükemmel olanı seçmeye yönlendirilmiş olup, hayata temel karakterini verir. Ancak kendi nefsinden başlayarak diğer varlıkların fıtratına müdahale eden insanlar, irade kullanımı veya tercihleri ile iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin gibi karşıtlıklar arasında hayatını devam ettirir.
Yani doğmadan önce belirlemeler yoktur; sadece insanın tercihlerinde rol oynayacak yönlendirmeler mevcuttur. Dolayısıyla da var oluşu öncesinde, yapıp-etmelerin/kaderini belirlendiğini söylemek de anlamsızdır.
İnsanın fıtraten yönlendirilmiş olduğu ile özgür iradesiyle tercih ettikleri arasında bir uyum (fıtrata uygunluk) olması hakikate ermesini ve erdemli olmasını sağlarken, fıtratının donatıldığı yetilerini yerli yerinde kullanamamasından, hazlarının, arzularının güdümüyle fıtratına uygun davranmaması, erdemsizlik gibi birçok sonuca sebebiyet vermektedir. “Erdemsizliğe sürüklenen insan yönetme gücüne sahip olanların bereketli sömürü tarlasına dönüşür.”
Bu durumda olan, esasen fıtratında özgür/irade sahibi olarak yaratılan insan, erk (güç) sahiplerinin standartlarına uyum sağlayacak şekilde yeniden inşa edilir.
Esasen terbiye ve eğitim yaratılan her canlının fıtratına uygun olduğu sürece çok önemli bir nimettir. Çünkü eğitim ve terbiye; Allah’ın, insanın fıtratına koymuş olduğu yetenekleri, melekeleri ile kabiliyeti ve cevheri ortaya çıksın, inkişaf etsin diye koyduğu bir yetidir. Ancak Allah’ın özgür ve irade sahibi olarak yarattığı insan, fıtrata ters olacak şekilde dayatma ve tek tipleştirme ile bazen din, bazen kanun, bazen ahlak, bazen örf ve gelenek kisvesi altında fıtratın değiştirilmesi yönünde telkinlere maruz kalarak, efendisiz bırakılmayıp fıtratının değiştirilmesi yönünde umutsuzluğa ve bunalıma sürüklenir. Kimi zaman farkında olarak, çoğunlukla da farkında olmadan kodlanır.
Fıtrat sadece insana özgü bir olgu değildir.
Yaratıldığı anda nasıl ki insana “fıtrat” denilen bir takım özellikler veriliyorsa, insanın içerisinde yaşamış olduğu yeryüzü coğrafyasından tutun da ve onu kaplayan göklere kadar yaratılan her şeye de ilk yaratılış anında birtakım özellikler verilmiştir.
Diğer bir ifadeyle, gerek insanın fıtratında gerekse kâinatta sayısız kanunlar, kurallar ve kaideler bulunmaktadır.
Örneğin, Allah suyun içerisine düşen atık maddeleri temizleme özelliğini suda var etmiştir. Yine suyun bir kaldırma kabiliyeti vardır. Suya karışan atık maddeleri, mikropları, sudaki mikroorganizmalar ile parçalanıp, bir takım bakteriler tarafından yenilmesi, (kısaca suyun kendi kendini temizleme özelliği) onun fıtratına verilmiştir. Ancak insan tercihleri sonucu kendi fıtratını bozabildiği gibi başta fabrika atıkları olmak üzere, türlü atık maddelerini sulara atarak suyun bu konudaki fıtratını bozmaktadır. Bu sebeple de birçok su ürünlerinden mahrum kalmaktadır.
Olaya sadece kendi çıkar ve menfaat penceresinden bakan insanlar ve sistemler var oluşun aksine, daha fazla kazanmak uğruna, onarılması imkânsız olan felaketlere neden olmuşlar ve olmaktadırlar.
Günümüzde mevcut olan; insanların kullandıkları/ürettikleri maddeler sonucu artan hava kirliliği, küresel ısınma ve ozon tabakasının delinmesi, denizlere, nehirlere, göllere dökülen atıkların meydana getirdiği tahribatlar sonucu birçok bitki ve hayvan türlerinin yok olması, AİDS, Deli Dana ve Kuş Gribi gibi hastalık türlerinin meydana gelmesi, insanların bir takım doyumsuz istekleri ve çok kazanma uğruna diğer varlıkların fıtratına müdahale etmesi değil midir?
Oysaki insan, akıl ve irade sahibi olup, diğer varlıklarında kendi hizmetine sunulmasından ve başta kendi fıtratı olmak üzere diğer tüm varlıkların fıtratlarını koruması ve onlardan fıtratları doğrultusunda istifade etmesi üzerine yaratılmış ve görevlendirilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de Allah şeytanında yönlendirmesi ile fıtratın insanlar tarafından değiştirilip değişik amaç ve gayeler için kullanılması ve bu değişimin sonucunda ortaya çıkan birtakım olumsuzlukların faturasının insana, daha dünyada iken tattırılmaya başlanacağı üzerine birçok uyarılar yapmıştır. Örneğin;
“Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler. Rûm 30/30:Diyanet İşleri Meali (Yeni)
İmam A’zam Ebû Hanîfe de fıtratı Kur’an’da anahtar terimlerden biri durumundaki mîsâk ile birlikte ele almaktadır:
“Allah, Âdem’in neslini, sulbünden insan şeklinde çıkarmış, onlara akıl vermiş, hitap etmiş, imanı emredip küfrü yasaklamıştır. Onlar da O’nun Rab olduğunu ikrar etmişlerdir. Bu, onların imanıdır. İşte onlar bu fıtrat üzerine doğarlar. Bundan sonra küfre sapan bu fıtratı değiştirip bozmuş olur. İman ve tasdik eden ise fıtratında sebat göstermiş olur.” Ebû Hanîfe, el-Fıkhu’l-Ekber (İmam A’zam’ın Beş Eseri içinde), nşr. Mustafa Öz, (4. bs., İstanbul: MÜİFV Yay., 2008), s. 72.
Sonuç olarak fıtrata aykırı davranabilen “şahin gördüğünde güvercin, güvercin gördüğünde şahin olabilen insan” fıtratın değiştirilmesi yönünde şeytanın telkinleri ile bu değiştirmenin sonucunda ortaya çıkan olumsuzluklar ve bu olumsuzluklardan dolayı verilecek cezalar konusunda hem bu dünya hem de ahret hayatı konusunda defaatle uyarılmaktadır.
Keza yağmurun kesilmesi, bitkilerin azalması, hastalıklar, depremler, toprakta verimin düşmesi, ticaretten elde edilen gelirlerde bereketin azalması, insanlar ve hayvanlar arasında ölümlerin artması, yangınlar ve sel felaketleri gibi afetler bu dünya hayatı için uyarı veya ceza için yeterli değil midir?
Not: Burada yer alan bilgi, yorum ve görüşler yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir.