Her insan dünyaya benzersiz bir potansiyel ile gelir. Yani doğuştan gelen kendine has güç kaynakları diyebileceğimiz, yapabilecekleri ve daha iyi yapabilecekleri vardır ki bu da potansiyel kelimesinin anlamında gizlidir. Potansiyel, kelime anlamı olarak “gizli güç” demekle birlikte, içinde kendi tarifini dahi gizli tutmaktadır. Bu gücün ortaya çıkmasını engelleyen en önemli unsurlar da inanç ve güven eksikliğidir.
Bu yüzdendir ki insanın kendisine verilen imkân ve yeteneklerle yetinip, bunları geliştirmeye çaba sarf etmemesi, sahip olduğu potansiyeli hem kendi adına hem de yaşadığı toplum adına ziyan etmesine neden olur. Kaldı ki her insanın potansiyeli ancak gösterdiği çaba kadar aktif olacaktır.
Belki de insanın hayattaki en önemli anlarından birisi potansiyelinin farkına varıp bunu geliştirmesi ile ilgili stratejisini belirlemesidir. Bu aşamada karşısına çıkabilecek en büyük şans ise iyi bir öğretmene rastlaması olacaktır.
Çünkü iyi yetiştirilmiş insan; farkındalığı yüksek, potansiyelinin farkında ve bu gizli gücünü doğru amaçlar için harcamaya var gücüyle çalışan insandır.
Özellikle İslam literatüründe insan tarifi yapılırken, onun eşref-i mahlûkat olduğu önbilgisi ile konu ele alınır. Buna rağmen kendisine kabiliyetlerinin kullanım tercihini de kendisinin yapacağı irade verilmiştir.
Bu sebepledir ki insan eğer bilinç ve potansiyelinin farkına varamazsa kendisinde var olan gizli güç, kontrolsüz güç haline dönüşür ve bazen kendi iradesi, bazen çevresinin etkilemesi, bazen duyguları, bazen nefsi, bazen de hevesleri yüzünden kendisine veya çevresine zarar verir hale dönüşür.
Kendi özünü sağlıklı ve yararlı bir şekilde inşa edebilen insanın kendisini eğittikçe potansiyeli artacaktır. Bilgi, potansiyeli artıran en önemli kaynaktır. Farkındalığı ve algıları artan insanın bakış açıları genişleyecek, bilinçli bir şekilde depoladığı bilgiler ile hem kendisi hem de çevresi yarar görecektir.
Bazı ailelerin yetişme çağındaki çocuklarını sürekli olarak güven vermek amacıyla övgü sözcükleri ile büyütmeleri (çok güzelsin, çok zekisin, çok yeteneklisin vb.) çoğu kez bu övgüleri alan çocuklarda, daha iyi olmak için gayret göstermelerine gerek olmadığı inancının oluşmasına neden olabilmektedir. Bu sebeple de övgü sözcüleriyle büyüyen çocuklar başarılı olmak için hayatta sahip olmaları gereken bütün donanımlara zaten doğuştan sahip olduklarına inanmaya başlarlar. Diğer bir ifadeyle kendilerini geliştirmek için herhangi bir çaba göstermelerine gerek olmadığı yanılgısına düşerler.
Her türlü imkâna sahip olan insanların başarısızlıklarının en önemli nedeni, çoğu kez hayata böyle başlamalarıdır. Ailelerin yapması gereken, çocuklarının aldığı sonuçları değil hedefe varmak için gösterdiği çabayı takdir etmek olmalıdır.
Kişinin herhangi bir alanda sahip olduğu potansiyeli biraz daha öteye taşıması, hayatın her alanında kendilerini geliştirmeye ve ilerlemeye hevesli olması kişisel gelişimin en temel noktasıdır. Kişinin kendini tanıması, hangi alanlarda ne durumda bulunduğunu belirlemesi ve eksik olduğunu düşündüğü alanlarda kendini geliştirmeye karar vermesi, kendi kişisel gelişim sürecinin başladığı andır.
İnsanın nasıl bir hayata sahip olacağı kendisine ve çevresine yapabileceklerine olan inancını, “gelişme odaklı” bakabilmesi belirler.
Günümüzde işletmeler tüm dünyadaki konjonktürel, ekonomik ve teknolojik gelişmelere karşı rekabet edebilmek ve hayatta kalabilmek için insan kaynağını seçerken bireyin ne kadar gelişme odaklı olup olmadığını birinci özellik olarak değerlendirmektedirler.
Özellikle devrim niteliğinde olan değişim ve dönüşümlerinde gerekli olan entelektüel sermaye ihtiyaçları için yüksek potansiyelli yetenek havuzlarını kullanarak kadro oluşturmaya çalışmaktadırlar.
Hiç şüphesiz burada aradıkları da değişim ve dönüşümü doğru yönetebilecek potansiyel insan kaynaklarının kimler olacağının belirlenmesidir.
Özellikle de dijital dönüşüm, artan oranda yetenekli ve yüksek potansiyelli çalışanlara ihtiyaç doğurmaktadır.
Bu bağlamda; bundan sonraki dünya düzeninde bir iyiler ve bir de daha da iyiler yarışacaktır.
İnsanın fiziksel olduğu kadar nitelik olarak da gelişmesi, multidisipliner (çok yönlü) bir anlayışla ruh ve zihinsel sağlığını da koruyarak potansiyelini artırmaya çalışması gerekmektedir.
Özellikle potansiyeli yüksek olan bireylerin erken evrede tespit edilip, yeteneklerinin geliştirilmesi konusunda başta ailelere, devlete, eğitim kurumlarına, öğretmenlere çok iş düşmektedir.
Yetenek gruplaması ve kümelenmesini esas alan “temel yetenek havuzları” oluşturularak eğitim ve öğretimin esas alınması birey, toplum, ülke ve tüm dünya için hiç şüphesiz daha faydalı olacaktır.
Not: Burada yer alan bilgi, yorum ve görüşler yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir.