top of page

Ekonomi Güvendir


Bir ekonomik sisteme duyulan güveni ölçmenin çeşitli yolları vardır. Bunların bir kısmı parasal olarak değerlendirilebildiği gibi,( örneğin döviz kurları, cds primlerindeki gelişmeler) diğer bir kısmı da parasal olarak değerlendirilemeyen güven, sadakat, doğru söyleme gibi sistemin işlerliğini artıran dışsal faktörlerdir.

Adam Smith’in, “ekonomik hayat, sosyal hayatın derinliklerinde gizlidir”. Diye söyler. Gerçektende de sosyal sermaye dediğimiz sosyal hayat sosyal, siyasal ve ekonomik boyutları olan bir kavram olma özelliği taşır.

Sosyal sermaye esasen ekonomik yapıyı ayakta tutan değerler ve normlardır.

Sosyal sermayenin ana bileşeni de hiç şüphesiz ki güven kavramıdır. Çünkü tüm sosyal, siyasal ve ekonomik ilişkilerin temelinde güven unsuruna dayanır. Her türlü karmaşıklık ve davranışsal belirsizlikler ancak güven kavramı ile aşılabilir. Bazen sosyal sermaye güvenin bir sonucudur bazen de güven kavramı sosyal sermaye oluşabilmesi için ön koşul olarak kendini gösterir.

Basit gibi görünse de ekonomik sistemi ayakta tutan ve etkileri azımsanamayacak kadar büyük olan güven olgusu dışsal maliyetlerin azaltılmasında çok büyük bir rol üstlenir. Bu nedenle ekonomik sistem güven üzerine inşa edilmelidir.

Güven bireyler arasında köprü oluşturabildiği gibi devlet ile bireyler arasında da bir köprü oluşturur. Toplum içerisinde sosyal işbirliği, sosyal düzen ve istikrar ile dayanışma güven sayesinde sürdürülebilir.

Sosyal sermaye ve güven arasındaki yakın bağlantı ekonomi için motivasyonel bir araç olma özelliği taşır.

Ekonomide güven konusu, beklentilerle de çok yakından ilişkilidir. Beklentiler, gelecek olaylarla ilgili, mevcut bilgilere dayalı tahminlerdir. Eğer beklentilere kötümserlik hâkimse talep daralır, yatırımlar ve istihdam azalır, işsizlik ve gömülemeyi (dolaşımdan çekme) özendirerek bunalımın şiddeti artar. Tersine, beklentilere iyimserlik hâkimse ekonomik canlanma ve refah genişleyici yönde gelişir(Unay 2001: 188).

Ekonomide tüketici de,  üretici de,  tasarruf ve emek sahibi de davranışlarını beklentilere göre ayarlar ve ekonomik kararlarını geleceğe ait beklentilere göre alır.

Güven kavramı kişiler arası işbirliğini kolaylaştırıcı bir norm olarak da ifade edilebilir. Aynı zamanda hem bireysel hem de kurumsal ilişkilerde önemlidir (McAlliston, 1995: 24)

Örnek vermek gerekirse her türlü ekonomik üretim sürecinde işçi ve işveren arasındaki ilişkinin büyük ölçüde güvene dayalı şekilde yürütülmesi maliyetleri kontrol altında tutacağı gibi kaynakların da etkin kullanımını kolaylaştıracaktır.

 

Aynı şekilde ülke bazında uygulanmakta olan ekonomi politikasının tutarlığı ve etkinliği de güven ortamının oluşmasında çok önemlidir.

Karşılıklı güvenin düşük olduğu toplumlarda başta ekonomi olmak üzere farklı alanlarda ciddi sorunlarla karşılaşılabilmektedir.

Türkiye'de Kasım 2000 ve Şubatta 2001’de yaşanan krizlerin sebepleri araştırıldığında ortaya çıkan ve üzerinde vurgu yapılan ana konu güven eksikliği olmuştur.

Bu tarihte Enflasyon Düşürme Programına olan güvenin sarsılması sonucu dövize olan talep 7,6 milyar doları buldu (Seyidoğlu, 2003:149). Yaşanan bu iki krizle birlikte ekonomi %8,5-9 oranında daralmış, ulusal gelir 51 milyar dolar ve kişi başına düşen gelir 725 dolar azalmıştır. Ayrıca 19 banka kapanmış, 1,5 milyon kişi işsiz kalmış, enflasyon %30’lardan %70’lere kadar çıkmış, hazinenin faiz ödemeleri %101 oranında artmış ve iç borç stoku 2000 yılına istinaden 4 kat artmıştır (Karluk, 2005:428).

Ülkenin ekonomi tarihine Kara Çarşamba olarak geçen Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük ekonomik krizi ülkede binlerce iş yerinin kapanmasına, binlerce kişinin işsiz kalmasına ve orta vadede ülke durumunun çok boyutta değişmesiyle sonuçlanmıştır.

Bu sebeple ekonomide güven kavramının çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Öncelikle güven sürdürülebilir ve yönetilebilir olmalıdır. Daha basit bir ifadeyle sahici güven olmalıdır.

Tabi ki bu aşamada liderlerin nitelikleri ve özellikle kurumsal yapının işleyişi son derece önem kazanmaktadır. Kişilerin birbirlerine karşı hissettikleri bir yakınlık ya da vefa hissi ile değil liyakate dayalı kurumsal bir yapı oluşturulmalıdır. Ekonomik yapılar güven telkin edici bir konuma getirilmelidir.

Ülkelerin bir kurtuluş reçetesi olarak gördükleri iç pazarın canlandırılması için, gelecekteki belirsizlerin ortadan kaldırılarak güven telkin etmesi sağlanmalıdır.

Sosyal sermayenin güven kavramıyla bağlantısı unutulmamalı maliyetlerin azaltılması ve ekonomik atılımların anahtarının dürüstlük, erdem ve onur gibi etik meseleler de olabileceği göz ardı edilmemelidir.

 

Faydalı olması ümidiyle…

8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page