top of page

Enflasyonda Atalet-Kanıksama


Atalet kısaca; kişinin, kurumun ya da toplumun eylemsel donukluğu, tembellik halidir. Daha geniş bir ifadeyle; kişinin, kurumun ya da toplumun bir işi mutlaka yapması gerektiğini ve yaparsa neler kazanacağını bilmesine rağmen, yapması gereken zamanda, yapması gereken yerde ve yapması gerektiği gibi yapmamasıdır.

"Eylemsizlik ve tembellik hali" olarak tanımlanan atalet olgusunun (iktisadi anlamda) ekonomik aktörlerin enflasyonist beklentileri üzerinde önemli rol oynadığı görülmektedir.

Şöyle ki;

Enflasyona karşı alınan devlet tedbirlerine rağmen, geçmiş dönemlerde yüksek enflasyonist ortamda yaşamak zorunda kalan toplumun düşünce yapısının, enflasyonun düşme eğilimine evirilmemesi psikolojik enflasyon sonucunu doğurmaktadır. Bu sebeple toplum, bütün alım ve satım planlarının ayarlamasını bu varsayım doğrultusunda yapmakta ve bundan ötürü fiyatlar bir türlü düşme eğilimine girememektedir.

Yani geleceğe yönelik alınması düşünülen plan ve kararlara yönelik beklentiler, belirsizliklerin yüksek olmasına dayandırılıyor (ne yapsalar düşmez/düşmeyecek) ve bu durum enflasyonda da belirleyici bir rol üstlenirken geçmişte yüksek enflasyon tarihine sahip toplumlarda atalet etkisi yaratıyor.

Aynı şekilde döviz kuru hedefleme ve parasal hedefleme politikalarının başarısında da yüksek kronik enflasyonun sürmesinde de enflasyonist atalet, etkili oluyor. Sebebine gelince;

Enflasyonda ataletin varlığı, mal ve hizmet fiyatlarının artacağı beklentisi, insanları daha fazla almaya/tüketmeye yönlendirirken, üretici ve satıcıları ise yaratılan bu suni talep (gelecekteki ihtiyacın şimdiden satın alınması) daha fazla üretmeye, stok yapmaya yönlendiriyor. Bu durum enflasyonun yükselmesini ateşe verilen hava gibi daha fazla körüklüyor.

Yine, mal ve hizmet fiyatlarındaki artış beklentisi gibi, ulusal paranın değer kaybı yaşacağına dair beklenti de, kişilerin ulusal paradan kaçarak tasarruflarını, emtiaya veya döviz gibi alternatif tasarruf araçlarına yönelmelerine yol açıyor. En nihayetinde bu durum da, enflasyonda atalete, piyasalarda durgunluğa sebep oluyor.

Maalesef çoğunlukla enflasyon, ekonomik politika ve değişmelere yavaş tepkiler vermektedir. Ayrıca ekonomide süren güvensizlik ortamını düzeltmek/ortadan kaldırmak ve insanlardaki önyargıları kırmak kolay olmamaktadır. Merkez bankasının bağımsız ve şeffaf olması, hesap verebilmesi, siyasi iktidarla uyumlu çalışabilmesi ve topluma güven verebilmesi, gelişmiş mali piyasaların varlığı ile beraber para arzı ve döviz kuru hedefleriyle fiyat istikrarının sağlanmasına yönelik politikaların başarısı için, bireylerin beklentilerini etkileyecek uygulamalar da önemli olmaktadır.

Bu nedenle enflasyonun doğrudan hedeflenmesine yönelik uygulamalar da toplum genelinde davranışsal dönüşümün gerçekleşmesi de önem taşıyor.

Enflasyonun şiddetlenmesinde psikolojik enflasyon olarak ifade edilen, önemi bilinen ve kabul görmüş olan bu yaklaşım, davranış psikolojisine dayanan bir bakış açısıdır.

Davranışsal ekonomi, (Nöroekonomi) bir bireyin seçim (X)  yerine neden (Y)  kararını verdiğini açıklamak ister.

Tüm bu süreçte (çoğu kez) kazandıklarından daha fazla harcama yapan kişiler borç sorunu ile de karşı karşıya kalabiliyor.

Borçlanma ve enflasyon toplumun genelinde ahlaki bozulmalarla birlikte yabancılaşma, çatışma, saldırganlık, aile içi ilişkilerin gerginleşmesi, aile içi dayanışmayı ortadan kaldırmasına her ne kadar temel bir sebep olmasa da hızlandırıcı yönde etki etmektedir.

Tabi, sürekli bir enflasyonla yaşamak durumunda olma beklentisi, sadece bireylerin sosyo-ekonomik ve kültürel yaşantılarını etkilememektedir. Üretim ekonomisinden rant ekonomisine kayışı hızlandırır. Gelir dağılımını bozucu etki yaratır. Yatırımları durdurur. Yüksek enflasyona dayanma gücü olmayan firmaların iflaslarını kaçınılmaz hale getirerek talebin daralmasına ve işsizliğe sebep olur.

Tüm bu gelişmeler, yüksek ve kronik enflasyon oranları yaşanmasında, talep ve arz yanlı etkilere ek olarak enflasyonist ataletin önemine dolaylı olarak vurgu yapmaktadır.

Ekonomik politikaların yanı sıra, yapısal politikalarla, iletişim kanallarının güçlendirilmesi ve mevcut ortamda kişilerin beklentilerini yönetilmesi önem arz etmektedir.

 

Not: Burada yer alan bilgi, yorum ve görüşler yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir.

20 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page