KDV İadesi mi, İtibar Sorgusu mu?
- Özkan Çinar
- 24 Tem
- 3 dakikada okunur

"Maliye’nin Sessiz Taraması, Geriye Dönük İkazları ve Patronların Yeni Yol Haritası"
Bu yazı, mesleki deneyimlerini samimiyetle aktaran Özkan Çinar’ın kaleminden; Revizyon Company’nin uzman desteğiyle yayına hazırlanmıştır.
GİRİŞ: Bu Yazılar Neyi Hedefliyor?
Son haftalarda birçok işletmenin posta kutusuna sessiz ama etkili bir mektup düştü. Vergi dairesinden gelen bu yazılar, geçmiş dönemlerde alınmış Katma Değer Vergisi (KDV) iadesine dair, “stoklarınızla uyumsuzluk var” diyerek açıklama veya ödeme talep ediyor.
İş dünyasında bu gelişme önce şaşkınlık, sonra ise endişe yarattı. Çünkü yazılar genellikle yıllar öncesine dayanan, defalarca kontrol edilmiş, raporlanmış, vergi incelemelerinden geçmiş iade süreçlerini hedef alıyor. Ve işletmelere şu mesajı veriyor:
“Sizin aldığınız iade, elimizdeki stok verileriyle uyuşmuyor. Bu nedenle açıklama yapın ya da ödemeyi gerçekleştirin.”
Bu gelişmeler ışığında şu sorular giderek daha fazla anlam kazanıyor:
Devlet, neden geçmişe dönük KDV iadelerini yeniden gündeme taşıdı?
Bu yazılar yeni bir denetim tarzının sinyali mi, yoksa teknik uyumsuzlukların doğal sonucu mu?
İşletmeler ne yapmalı? Susmak mı, izahat vermek mi, dava açmak mı?
Bu yazı; vergi idaresinin yaklaşımını anlamaya, yöntemleri sorgulamaya ve işletmelere hukuki-teknik yönlendirme sunmaya çalışan bir “danışman refleksi” ile hazırlandı. Ne devleti suçlamak ne de işletmeleri masumlaştırmak derdindeyiz. Ama ne yaptığını bilen patronlar ve ne söyleyeceğini bilen danışmanlar adına düşünmek zorundayız.
MESELE NE: Stoklarla Faturaların Dansı
Vergi idaresi, son gönderdiği yazılarda temel olarak şu kıyaslamayı yapıyor:
“Yüklenilen KDV listelerinizdeki fatura matrahları ile dönem sonu stoklarınız arasında uyumsuzluk var. Bu durumda hak etmediğiniz bir KDV iadesi almış olabilirsiniz.”
İlk bakışta bu yaklaşımın tamamen hatalı olduğunu söylemek kolaycılık olur.Zira şöyle bir örneği düşünelim:
Bir işletme 100 birim üretmiş, bunun 30 birimini ihraç etmişse;yüklenilen KDV’nin yalnızca 30 birimlik kısmı, yani ihraç edilen miktara isabet eden tutarı iade edilebilir.
Bu noktada vergi idaresi haklı olarak şunu sorabilir:
“Kalan 70 birim nerede? Acaba onun da iadesini istemiş olabilir misiniz?”
Ancak burada dikkat edilmesi gereken şey, her stok farkının otomatik olarak haksız iade anlamına gelmediğidir.
İşletmelerin üretim ve satış süreçleri çok daha karmaşık işliyor:
Mal stokta kalmış olabilir.
Satılmış ama henüz tahsilât yapılmamış olabilir.
Fire verilmiş, yeniden işlenmiş ya da fasona gönderilmiş olabilir.
Bazı durumlarda üretim emri fiilen gerçekleşmiş ama fiili sevkiyat yapılmamış olabilir.
Üstelik stokla KDV karşılaştırması yapılırken:
Stok devir hızı,
Sektörel işlem süresi,
Yıl sonu bilanço düzeltmeleri
gibi parametreler sistemin algoritması içinde dikkate alınmıyor gibi görünüyor.
Dolayısıyla mesele şudur:
Evet, vergi idaresi yer yer doğru bir gerekçeyle izahat isteyebilir.Ancak bu sistemin genelleştirilmiş ve veriden yoksun bir matematiksel işlem gibi işletilmesi, mükellefi haksız ve gereksiz baskıyla karşı karşıya bırakabilir.
Bu nedenle hem idarenin yaklaşımını anlıyor, hem de işletmelerin “neyle itham edildiğini tam anlaması” için bu yazıyı kaleme alıyoruz.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Vergi iadesi, mükellef açısından bir hak; idare açısından ise titizlikle yönetilmesi gereken bir süreçtir. Son dönemde gönderilen yazılar, idarenin kontrol refleksinin arttığını göstermektedir. Bu durum işletmelerin iade sürecine yaklaşımını da yeniden gözden geçirmesini gerektiriyor.
İdareye önerimiz: Yazışma dili daha açıklayıcı ve yol gösterici hale getirilmeli; iyi niyetli mükelleflerin moralini zedelemeyen bir iletişim tarzı benimsenmelidir.
Mükelleflere önerimiz: Her KDV iade talebi, sadece ihracat tutarı kadar yüklenim içermelidir. Fiili üretim ile ihracat oranları arasındaki fark, dikkatle analiz edilip dosyaya açıklayıcı notlarla eklenmelidir.
Ayrıca her bir iade başvurusunda, “ben bu hakkı neye dayanarak istiyorum” sorusunun cevabı açık ve teknik bir şekilde verilmelidir.
Vergi sisteminde güven inşa etmek, yalnızca kanunlar ve tebliğlerle değil, akılcı uygulama, şeffaf belgeleme ve karşılıklı iyi niyetle mümkündür.
Bu makalede yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi veya kişisel tavsiye niteliğinde değildir ve yatırım faaliyetinde bulunmaya davet veya teşvik değildir. Herhangi bir yatırım kararının uygunluğu konusunda bağımsız mali ve uygunsa hukuki tavsiye almalısınız. Geçmiş performans gelecekteki performans için bir rehber değildir.
Yorumlar