top of page

Provasız Performans Olmaz


Provasız Performans Olmaz

 

Prova kelimesi dilimize İtalyancadan girmiştir. Bir şeyin amacına uygun, istenilen düzeyde olup olmadığını anlamak için yapılmış olan deneme anlamında kullanılmaktadır. Örneğin bir terziye yeni bir elbise diktirmeye başladığınızda, giysiye son biçimini vermeden önce giysiyi dikecek terzi, giyecek kişinin üzerinde belki de defalarca düzeltme yapacaktır. Neden? Elbise giyecek kişinin üzerinde güzel dursun, kendisinin de ustalığı meydana çıksın diye.

Tiyatrocularda, bir oyunu sergilemeden önce defalarca prova yaparlar. Neden? Oyun en başarılı şekilde sergilensin diye. Bunu da sırasıyla okuma, tonlama, sahne, teknik (dekor, kostüm) ve genel prova şeklinde yaparlar.

İnsanlar bir konuyu çok iyi anladığı zaman hiç unutmayacaklarını zannederler. Fakat aradan bir süre geçtikten sonra bakıldığında, en başta unutulan konunun asıl anahtar noktaları olur. Hâlbuki provanın ilk faydası bu unutmayı en aza indirmektir. 

Görünen o ki öğrenme ve unutma arasındaki ilişki ile ilgili genel kanaat insanların, zaman geçtikçe öğrenilen bilgileri daha hızlı unuttuğu yönündedir. Kaldı ki, tarih de belki de sırf bu yüzden, her defasında bu gerçeği yüzümüze vurmaktadır.

Anlama ve öğrenme deneyimimiz tamamen olgunlaşmadığı veya maksimum seviyede öğrenemediğimiz için olacak ki, “zaman” olayları farklı şekillere dönüştürerek öğrenmenin kalıcı olmasını sağlamaya çalışıyor.

Yaşadıklarımızı başa saracak bir teknoloji, bizi zamanda geriye götürecek bir araç henüz keşfedilmediğinden öğrenme yolunda defalarca prova yapıyoruz.

Dünya sahnesinde insanlık, çok defalar tarihi savaşlar, salgınlar, açlık, buhran gibi felaketlere karşı provalar yapmış olmasına ve aynı oyunu belki de defalarca sergilemesine rağmen ne aynı oyunu sergilemekten bıkmış ne de başarılı bir oyun sergileyebilmiştir. Bugün dünya yine bir buhranla, bir salgınla, ekolojik dengeyi bozduğumuz için açlıkla provalara başladı.

Maalesef provalar sonucunda edinemediğimiz tecrübenin paha biçilmez gerçeğini anlayamadığımız için benzer bir tecrübeyi hayat bize bonus olarak geri veriyor.

Üstelik bu bonus bu defa ülke bazında verilmiyor. Nasıl ki hastayken bir organın tam olarak iyileştirilmemesi bütün vücudu da hasta edebiliyorsa, artık küresel krizlerin çözümü de tüm dünyayı kapsamak zorunda. Ne diyorduk küreselleşen dünya.

Bir çocuk aynı kitabı defalarca okuduğunda ya da dinlediğinde, çok sayıda kelime ona nasıl tanıdık gelmeye başlarsa, bugün hepimizin ezberlediği o metinleri, muhtemelen bütün dünya ülkeleri de ezberlemeye başladı. Pandemi, yüksek enflasyon, arz sıkıntısı, enerji darboğazı vs. vs.

 

Şimdi gelelim kendi ülkemiz olan Türkiye gerçeğine;

Türkiye’nin yıllardır yaptığı benzer provalar, aslında böyle bir süreçte nasıl pozisyon alması gerektiğine ilişkin önemli ipuçları veriyor. Zaten yıllarca farklı sınavlara çalışırsanız ve arkanıza baktığınızda en az bir yirmi yıla yakın prova yapma tecrübeniz varsa ulaşacağınız sonuç cümlesi de provanın yani tekrarın en önemli şey olduğu gerçeğidir.

Sadece tek fark bugün ekonomi politikalarında, çok hassas, esnek, etkin ve sağlam bir yönetim anlayışına sahip olmakla birlikte, yerli ve milli katma değerli üretime olan ihtiyacın artmış olmasıdır.

 

Bir de bilinmesi gereken “prova esnasında insan yapabileceklerini de yapamayacaklarını prova eder! Gerçeğinin unutulmamasıdır.

Oyunu sergilerken oyuncuların yeteneklerinin iyi olmasının önemi büyüktür. Hatta yönetmenin iyi olması bağlamında büyük adamları zor koşulların yarattığıda doğrudur ancak diğer önemli bir sorun danışmanların yeterli sayıda prova yapmaması olabilir.

Oyunun neresinde, ne yapılması gerektiğini bilmeyen veya neyin, nerede, ne şekilde söyleyeceği konusunda bir fikri olmayan danışman, oyunun başarısız olmasına veya provaların gereğinden fazla yapılmasına sebebiyet vererek oyunun sergilenmesini geciktirebilir.

 

Konuyu başka bir bakış açısıyla değerlendirecek olursak, danışman açısından da, provaların eksikliği söz konusuysa, bu en iyi şekilde danışman kayıp oranından da anlaşılabilir.

Bu arada oyunun kurallarının sık sık değişmemesi ve o kuralların adil olması, hem oyuncular, hem de danışmanlar için önemli olduğunun yönetmen tarafından da bilinmesi çok önemlidir.

Baştaki terzi örneğine dönecekte olursak, bu durumda elbise, ne giyecek kişinin üzerinde güzel durur ne de kendisinin de ustalığı meydana çıkar.

Bütün bunlardan başka, oyunun gişe rekorları kırabilmesi için yatırım maliyeti de çok önemlidir. Konu, sadece fon bulmak ya da fon yaratabilmek olmadığı gibi sadece maliyet meselesi de değildir. Yatırımcıların oyunun ne kadar vizyonda kalacağını net şekilde görebilmeleri, seyircilerinde oyunu beğenmesi çok önemlidir.   

Sürekli başarıyı kontrol altına almak için, yedek oyuncuların belirlenmesi ve gerektiğinde de provaya katılmaları hatta reklam gibi bazı mekanizmalarında devrede olması gerekir.

Tüm bunların bilinmesi oyunun sergilenmesinde ileride karşılaşılabilecek daha karmaşık problemlerin çözümüne de zemin hazırlar.

Sonuç;

“Adına ister oyun deyin, ister üzerinize dikilecek elbise deyin senaryonun güzelliği de, kumaşın kalitesini de gösteren defalarca prova yapmanın verdiği tecrübe ve bu tecrübelerden alınacak dersler olduğu aşikârdır.”

Not 1: Makale başlığı Ege CANSEN’ in bir televizyon programında kullandığı söz üzerine alıntılanmıştır.

Not 2: Burada yer alan bilgi, yorum ve görüşler yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir.

3 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page