13.01.2011’de yasalaşan 6102 sayılık Türk ticaret Kanunu (T.T.K.) Madde 128/1 ‘e göre “ Her ortak, usulüne göre düzenlenmiş ve imza edilmiş şirket sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçludur.” Şirkete taahhüt edilen bu sermaye, nakdi sermaye olabileceği gibi ayni(ayın) sermaye de olabilir.
T.T.K.’da nakdi sermaye ile ifadesi ile ne anlatılmak istendiği tam olarak açıklanmamakla birlikte öğretide para yerine kullanıldığını görmekteyiz. Bu yüzden ayni sermayeye kısaca bir tanım getirmeye çalışırsak; bir şirketin kuruluşu veya sermaye artırımı sırasında paydaşların para dışında koydukları ancak para ile ifade edilebilen tüm sermaye unsurlarıdır (diğer mal varlığı) diyebiliriz.
Kısaca diğer mal varlığı diye ifade olunan bu varlıklar üzerinde şirketin malik olabilmesi için ilk iş bu varlıkların değerinin tespiti gerekmektir. Bu değer tespitinin nasıl yapılacağı T.T.K. Madde 343 ‘ te ” Konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında devralınacak işletmelere ve ayınlara, şirket merkezinin bulunacağı yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce değer biçilir. Değerleme raporunda, uygulanan değerleme yönteminin somut olayın özellikleri bakımından herkes için en adil ve uygun seçim olduğu; sermaye olarak konulan alacakların gerçekliğinin, geçerliğinin ve 342 nci maddeye uygunluğunun belirlendiği, tahsil edilebilirlikleri ile tam değerleri; ayni olarak konulan her varlık karşılığında tahsis edilmesi gereken pay miktarı ile Türk Lirası karşılığı, tatmin edici gerekçelerle ve hesap verme ilkesinin icaplarına göre açıklanır. Bu rapora kurucular (…)(1) ve menfaat sahipleri itiraz edebilir. Mahkemenin onayladığı bilirkişi kararı kesindir.” Şeklinde açıklanmıştır.
Kanun metninde açıklandığı şekilde ayni sermayeye olarak konulan varlıklara bilirkişi tarafından biçilen ve mahkeme tarafından onanan değer, şirket sözleşmesinde gösterilir. Şirket tüzel kişiliğine kavuştuğu veya sermaye artırımının tescil edildiği andan itibaren bu varlıklar üzerinde malik sıfatıyla tasarruf edebilir.
Ayni Sermaye Olarak Konulabilecek Malvarlıkları:
T.T.K. Madde 578- (1) de “Ayni sermaye, ayınların veya işletmelerin devralınması ve özel menfaatler hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır.” Şeklinde hüküm vardır.
T.T.K 581’inci maddede de limited şirketler bakımından ayni sermaye olarak konulabilecek unsurlara yer verilmiştir. Bu maddelerden çıkarılabilecek ortak hükümleri incelediğimizde;
Anonim ve limited şirketler bakımından bir varlığın ayni sermaye olarak konulabilmesi için 127 ve 128’inci madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar da dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabilir. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olamaz.
Konulan/Konulabilecek Ayni sermayenin Vergi Mevzuatı Karşısındaki Durumu:
Pay sahiplerinin sahip oldukları varlıkları ayni sermaye olarak şirkete aktarımını yapması kendisi açısından elden çıkarması anlamına gelecektir.
Kanun metninde “elden çıkarma deyimi, mal ve hakların satılması, bir ivaz (bedel/bedelsiz) karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulması” şeklinde ifade edilmiştir.(G.V. K.Madde 80/6)
Bu sebeple elden çıkarma işlemini gerçek kişi ortaklar açısından gelir vergisinin kapsamında, ortağın tüzel kişi olması durumunda ise kurumlar vergisi kanunun kapsamında incelemek gerekir. İlaveten elden çıkarma (ayni sermaye konulması) K.D.V.’ ne konu olabildiği gibi, bir takım harçlara da konu olabilecektir. Ayrıca ticari bir işletmenin aktifinde kayıtlı bir varlığın ayni sermaye olarak konulmasını ticari kazanç kapsamında değerlendirileceği de unutulmamalıdır.
Gelir Vergisi Kanunu Açısından Değerlendirme:
Gelir Vergi Kanunu’nun 80’nci maddesinde değer artışı kazançları ve arızî kazançların vergiye tâbi gelire dâhil olduğu belirtilmiş aynı maddenin 6.fıkrasında “İktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70 inci maddenin birinci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tâbi çiftçilerin ziraî istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dâhil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançların (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış sayılır.)vergiye tabi olduğu açıklanmıştır.
Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından Değerlendirme:
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançlara ilişkin istisnaya ilişkin hükümler düzenlenmiştir. İstisnada, kurumların bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerde daha etkin bir şekilde kullanılmasına olanak sağlanması ve kurumların mali bünyelerinin güçlendirilmesini sağlamak amaç edinilmiştir. Bu bentte belirtilen koşulların sağlanması durumunda, kurumların en az iki tam yıl (730 gün) süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75’lik kısmı (taşınmaz satışlarında % 50)kurumlar vergisinden istisna tutulmaktadır.
İstisna uygulaması özü itibarıyla bütün kurumlar için geçerlidir. Ancak, faaliyet konusu taşınmaz ticareti ve kiralanması olan kurumların bu amaçla iktisap ettikleri ve ellerinde tuttukları kıymetlerin satışından elde ettikleri kazançlar için istisnadan yararlanamazlar.
Kanun’un 19’ncu maddesinde yer verilen tam ve kısmi bölünme hallerinde varlıkların ayni sermaye olarak sermaye şirketine devredilmesi durumunda maddede belirtilen şartlarla, vergilemeden muaf tutulacaktır.
Katma Değer Vergisi Kanunu Açısından Değerlendirme:
Ayni sermayeyi koyan kişi KDV mükellefi değilse teslim KDV’ne tabi değildir. KDV mükellefi olan bir kişinin ticari faaliyeti dâhilinde gerçekleştirdiği ayni sermaye koyma işlemi ise KDV’ne tabidir.
Bununla birlikte, KVK’ nun 19’ncu maddesi kapsamında yapılan bölünme işlemleri KDV den istisnadır. (KDVK Madde 17/4-c) Kurumların en az iki tam yıl süre ile aktifinde bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimleri de KDV den istisnadır(KDVK 17/4-r).Ayni sermaye konulması da satış hükmünde kabul edilmektedir.
Harçlar Kanunu Açısından Değerlendirme:
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 123’ncü maddesine göre; anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin kuruluş, pay devri, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nevi değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır(Tapu işlemleri dâhil).
Not: Burada yer alan bilgi, yorum ve görüşler yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir.