top of page

Fikirlerin Ekonomik Gücü - Kreatif Ekonomi


‘Kreatif (yaratıcı/yaratımcı) ekonomi’ terimine ilk olarak 2000 yılında, yazar Peter Coy bir makalesinde yer verdi. Coy makalesinde, dünya ekonomisinin endüstriyel bir ekonomiyle yönetilirken, en önemli gücün ‘fikirlerin büyüyen gücü’ olduğu bir ekonomiye yaklaşmakta olan dönüşümünden bahsetti.

Kreatif ekonomi, ana fikrini bireysel yaratıcılık, beceri ve yetenekten alan fikri mülkiyetin üretim ve kullanımını ile zenginlik ve istihdam yaratma potansiyeline sahip çok çeşitli meslekleri içine alan bir ekosistemdir.

Kreatif ekonomi, fiziksel sermayeden ziyade entelektüel sermayeye dayalı bir alandır. Temelinde bireysel yaratıcılık olan,  herkesten farklı düşünmeyi gerektiren, herkesin ürettiğinden farklı şeyleri üretmeyi hedef alan, yenilik ve yaratıcılığın teşvik edilmesinin ekonomiye yansıma şeklidir.

İngiltere, Amerika ve batı toplumlarının sürekli olarak gelişmelerinde yaratıcı ekonomiyi güçlendirmeyi amaçlayan çalışmalara yönelmiş kişileri desteklemeleri ve onlara her türlü imkânı sunmaları önemli rol oynamaktadır. Yaratıcı düşüncenin hem öznesi hem de nesnesi olan bireyin, yeni ve kullanışlı işler üretebilme yeteneğinin olmasından hareketle, son yıllarda ekonomik büyümeye katkı sağlayan ve önemi giderek artan bir sektör haline gelmiştir.

Kreatif ekonominin gücü ve etkisi dijital medyanın imkânları sayesinde her geçen gün biraz daha fark ediliyor ve göz önüne çıkıyor. Özellikle de grafikerlik, fotoğrafçılık, yönetmenlik, yazarlık, müzik alanı, mimarlık, reklamcılık, görsel iletişim, web tasarımcısı, moda- saç tasarım, endüstriyel tasarım, aşçılık, video-animasyon gibi mesleklerde çalışanlar bilgi, emek ve becerileri ölçüsünde “kendi işinin patronu” olarak küçük işletmeler olarak faaliyet gösteriyor.

Tasarlanması, üretilmesi ve hayata geçirilmesine kadar hemen her yaratıcı fikir (iş) yaratıcı ekonomi modelinin alanına giriyor. Örneğin, reklam fikri üretmek, yepyeni bir slogan yazmak, farklı bir peyzaj çalışması yaratıcı ekonominin içinde yer alıyor.

İngiltere’de 1998’de kurulmuş olan bir inovasyon ve sosyal etki platformu olan NESTA kreatif ekonominin kapsam alanını da şu şekilde tanımlıyor:

 “Ticari amaca yönelik olarak yaratıcı yeteneğin kullanılmasında uzmanlaşmış olan sektörler.”

Türkiye’ de sinema ve televizyon sektörü yaklaşık 146 ülkeye ihracat yaparak en büyük yaratıcı ekonomi alanı olma niteliği taşıyor. Sektör 500 milyon dolardan fazla ihracat hacmiyle ülke ekonomisine katkı sunarken, dizi ve filmlerde ülkemizin görünürlüğünü sayesinde kültürel anlamda fayda sağlıyor. Ayrıca turizm gibi sektörlere de olumlu katkı yapıyor.

Kreatif ekonomi; beyin fırtınası yapılan, yenilik arayışı içinde olan, insan için faydalı düşünce ve fikirlerin yargılamasının yapılmadığı, başkalarının fikirlerine saygı duyulan toplumlarda insan gelişir.

Yaratıcılık firmaların kurumsal sosyal sorumluluk projeleri ile marka ve itibar yönetimlerinde kullanılabileceği gibi, yoksulluğu azaltmak ya da küresel ısınmaya dur demek için de kullanılabilir. Bu perspektiften bakınca kreatif ekonominin sadece bir ticaret alanı değil, aynı zamanda sosyal kapsayıcılık, kültürel çeşitlilikte de bir ara yüz olduğu da anlaşılıyor.

Ayrıca son dönemde yayımlanan veriler küresel ekonomide, yaratıcı ekonominin gücü ve etkisinin, her geçen gün biraz daha fark edildiğini ve göz önüne çıktığını gösteriyor.

 

 

Not: Burada yer alan bilgi, yorum ve görüşler yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir.

6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page