Hiç şüphesiz ki; “kılıç kınından çıkmadıkça kesmez”. Ağızdan çıkan her söz de türlü konularda sarf edilebildiği için hitab değildir. Güzel söylenmiş sözler mağlup olmuş ordulara zafer kazandırabildiği gibi kaybedilmiş davaları da kazandırabilir. Ancak kınından çıkan bu kılıcın iki yüzünün da kestiği unutulmamalıdır. Kazanmış olduğunuz zaferi veya davayı karşı tarafın hitab(et) i yüzünden de kaybedebilirsiniz.Keza hitabetin temel kurallarına ve tekniğine uyulmadan icra edilen bir hitabetin başarılı olması mümkün değildir.
“Hitab(et) ne bir futbol konuşmasıdır, ne bir gereksiz gevezeliktir, ne de laf salatasıdır.”Hitab(et) te sözü söylerken çok dikkat etmek gerekir.Çünkü Hz. Ali’ nin de ifade ettiği gibi “Söylemediğin sözün hâkimi, söylediğin sözün mahkûmusun.”
Psiko-Sosyal bir varlık olan insan, hayatının tüm süreçlerinde söz söylemeye ihtiyaç duymaktadır. Dolayısıyla insan, muhataplarıyla sadece iş dünyasında değil, hayatının tüm süreçlerinde sürekli iletişim hâlindedir. Bu nedenle güzel ve etkili konuşmaya ekmek gibi su gibi ihtiyaç duyacaktır.
Aynı zamanda hitab(et), liderlik sanatında çok değerli bir beceridir. Hakikaten hitab(et) inandığınız ve savunduğunuz konuları kitlelere anlatmak, onları ikna edip, harekete geçirmek için güçlü bir silahtır. Türk Milleti’nin Kurtuluş Savaşı’nı kazanmasının altında yatan bir büyük sır da, Atatürk’ün iyi bir hatip olmasıdır.“O, tek bir cümle ile kitleleri harekete geçirebilen bir liderdir.”
Tabi ki konuşmanın etkileyici ve inandırıcı olması her şeyden önce hatibin ahlâkî durumuna da bağlıdır. Örneğin, Hitler de güçlü bir hatipti. Ancak boş hayalleri, hem kendi halkına hem de dünyaya felaket getirdi.
Eski Yunanlar, zamanı esas alarak hitabeti, şimdiki (hazır) zaman, istikbal ve mazi olarak üç bölüme ayırmıştır.
Din adamlarının ibadethanelerde yaptıkları vaazlar, övgü veya yergide bulunmak üzere yaptığı konuşmalar, genellikle şimdiki(hazır) zamanla ilgili hitab(et)e örnektir.
Devlet adamlarının veya politikacıların devlet işlerinin düzenli ve sağlıklı yürütülebilmesi için önerileri, konuşmaları bir tür istikbale (gelecek) yönelik hitab(et) tir.
Müvekkilinin geçmişte işlediği bir suça karşılık avukatın yaptığı savunma veya savcının suçlamak için yaptığı konuşma, (dava konusu olay ve suç geçmişte olduğu için) geçmişe yönelik bir hitab(et) tir.
Kuranı Kerim’e göre hitab(et) in doğuşu, insanoğlunun yaratılış tarihine kadar uzanmaktadır.” Rabbin Âdemoğullarından -onların sırtlarından- zürriyetlerini alıp bunları kendileri hakkındaki şu sözleşmeye şahit tutmuştu: Ben sizin rabbiniz değil miyim? "Elbette öyle! Tanıklık ederiz" dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde, "Bizim bundan haberimiz yoktu" demeyesiniz;” (Araf, 172)
“Bu Yüce Allah’ın ruhlara hitabı ve ruhların hitaba karşılık vermesidir.(ElestübiRabbiküm)”
Âlemlerin Rabbi Yüce Allah ile insan arasındaki iletişim (hitab(et)), son olarak Hz. Muhammed (S.a.v) ve ona indirilen Kur’an-ı Kerim ile yenilenmiştir.
Hitabet konusunu ifade eden bir Kur’an-ı Kerim ayeti de mealen şöyledir: “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun…” (Mâide 5 / 67) Bunun ne şekilde yapılacağını gösteren ayet te mealen“(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır…” (Nahl 16/125), şeklindedir.
Makalemizin yazım amacı güzel ve etkili konuşma sanatının ne şekilde kullanılması gerektiği olduğundan “dini hitab(et)” konusunu bu kadarla sınırlandıracağız.
Konusu ve türü ne olursa olsun gerçekte hitab(et)te ortak nokta, hitab(et)in gayet açık, inandırıcı olması ve muhatabı olan dinleyenlerin bundan sıkılmamasıdır. Aynı zaman da hitab(et);toplumu aydınlatmalı, siyasi terbiyeyi yükseltmeli ve insanları olumlu yollara götürmelidir.
Kısacası; “her ağzı olan konuşmamalıdır”.
Hitab eden kişi olarak hatip;kelime oyunlarına başvurmayıp, kavramlar üzerinde keyfî yorumlar yapmamalıdır. Hitab(et)inde, kavram kargaşasına sebebiyet vermeden özellikle de konuşmuş olmak için konuşmamalı ve şarlatanlığa yer vermemelidir.
Unutulmaması gereken bir konuda; uzun yıllar harcayarak elde ettiğimiz tecrübelerimizi, bilgilerimizi, eğer doğru aktaramıyorsak fark yaratma konusunda gerek iş hayatımızda gerekse özel hayatımızda şansımız zaten olamaz.
Sonuç olarak; özellikle de gelişen teknoloji ile birlikte her konuşmanın kayıt altında kaldığı ve hızla yayıldığı bir dünyada konuşuyorsak, bugün ak dediğimize, yarın kara dememek için devlet adamından, vatandaşına neyi ne zaman ve ne şekilde söylemek gerektiğini bilen erdemli insan olmanın önemi de sanırım burada yatıyor…
Siz ne dersiniz?