Küresel ekonomide yaşanan belirsizlikler nedeniyle birçok şirket çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalırken, dalga dalga yayılan iflaslar büyük ekonomileri vuruyor. Avrupa’nın dev ekonomilerinden Almanya’da tek çeyrekte, yaşanan en büyük iflas artışının meydana gelmesi, üstelik sadece kurumsal firmaların değil kişisel iflasların da yaşanıyor olması, endişeyi daha da tırmandırıyor.
Dünya geneline de baktığımızda gerek ekonomik gerekse jeopolitik sebeplerle küresel ekonominin de büyük bir iflas dalgasının eşiğinde olduğu, gelen ürkütücü haberlerle maalesef sezinleniyor. Keza bu haberleri kısaca “iflas anlaşması” denilen konkordato talebindeki artışlar da destekler nitelikte.
İş dünyası, ciddi darboğazla karşı karşıya kalma sebeplerinin başında geçmiş yıllardaki ekonomik kararların etkileriyle birlikte, devamında tüm dünyada uygulanan sıkı para politikalarının olduğunu söylüyor. Keza sıkı para politikasıyla derinleşen ve ilk sıraya yerleşen finansman sorunları, yoğun olarak dış kaynak ile operasyonlarını döndüren firmaların konkordato başvurularını ve iflaslarını artırıyor. Diğer bir nedeninin ise yüksek faizler olduğu belirtiliyor. Yaşanan süreç işletme sermayesi sınırlı olan özellikle küçük ve orta ölçekli şirketler üzerinde büyük bir baskı oluşturarak ticari hayatlarını olumsuz etkiliyor.
Türkiye’de de durum farklı değil. Yaşanan yüksek enflasyon ile birlikte, işletmelerin krediye ulaşmakta zorlanması, yüksek maliyet baskısı ve arz ve talepte denge bozukluğu nedeniyle geçen yıldan ‘hasarlı’ çıkan firmaların, ‘ağır hasarlı’ olarak da olsa yollarına devam etmeye çalıştıklarını görüyoruz.
Enerjiye gelen zamlar, kredi faizlerindeki artışlar, üretimde enflasyonu arttırdığı gibi, banka kredileriyle dönen firmalara da nakit sıkıntısı yaşatıyor, bireysel bazda tüketicilerin harcama eğilimlerini de değiştiriyor.
Mal varlığı, sermayesi olan firmaların dahi sıcak para problemi yaşaması, ekonomilerini darmadağın edebiliyor. Bu durumun devam etmesi durumunda şirketlerin, direk olarak çalışanlarına düşük zam veya işçi çıkarma şeklinde yansıtacağı kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Yukarıda da değindiğimiz gibi iş dünyasında uzun zamandan beri gündemdeki en sıcak konulardan biri, artan konkordatolar…
Bilindiği üzere konkordato borçlu şirketlerin alacaklılarıyla anlaşarak borçlarını yeniden yapılandırması anlamına geliyor. Bu sürecin, şirketlere iflas öncesi son bir şans tanıması, bir avantaj olarak kabul ediliyor. Konkordato borçlu şirketlerin mali durumunu düzeltip iflastan kurtulmasını amaçlayan bir süreç olarak işliyor. Buna karşın işleyen sürecin şirket alacaklılarını zor duruma düşürmesi, konkordato talep eden şirketin durumu suiistimal edebilmesi, alacaklılarının da iflasına sebebiyet verebiliyor. Diğer bir ifadeyle konkordatonun ticari hayatı daha da zorlaştırması ve bu durumun bir kısır döngüye yol açma ihtimali de bulunuyor.
Yine de iflasa gitmemek, işçilerini çıkarmamak, kamu borçlarını ödemeye devam edebilmek, ticari faaliyetlerini sürdürebilmek ve ayakta kalabilmek için şirketlere büyük bir avantaj sağlıyor.
Sonuç olarak,
Anlaşılan o ki, gerek küresel anlamda gerekse ülke bazında düşük büyüme hedeflerinin belirlenmesi, ekonomik daralma ve durgunluk, hammadde ve yardımcı malzeme tedarikinin gün be gün zorlaşması, kredi faizlerinin yükselmesi ile birlikte günümüzde konkordato ve iflaslar çok sıklıkla duyduğumuz ve devamında belki de daha sıklıkla duymaya devam edeceğimiz kavramlardan biri olmaya aday gibi görünüyor.
Finansal sağlığınızın iyi olması dileğiyle…
Not: “Bu makalelerde yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi veya kişisel tavsiye niteliğinde değildir ve yatırım faaliyetinde bulunmaya davet veya teşvik değildir. Herhangi bir yatırım kararının uygunluğu konusunda bağımsız mali ve uygunsa hukuki tavsiye almalısınız.”