Makaleme, hayatımda çok önemli bir yeri olan çok değerli bir büyüğümün bir tarihte bana sorduğu bir soru ile başlamak istiyorum.
Özkan;” hayatta en acımasız olan şey, sence nedir?”(R.G.)
Toprak demiştim her şeyi çürütür diye. Hayır demişti “hayatta en acımasız şey zamandır. Her şeyi yutar, parçalar en büyük acıları bile” demişti. Hatırıma gelen bu anı vesilesiyle sizlerle zamanı konuşalım istedim.
Zaman aslında belleğimizin yarattığı gerçekte var olmayan bir şey midir? Başı ve sonu var mıdır? Üst üste veya yan yana konmuş “AN” lardan mı ibarettir. Yoksa bir ucu geçmişe bir ucu geleceğe uzanan bir sarmal mıdır?
Zihnimizde zaman geçmiş, şimdi ve gelecek olarak ancak tasavvur edilebilirken, gerçekten zaman her şeyin ilacı mıdır?
Bazı insanlar “bizim zamanımızda” diye söze başlayıp, geçmişte ahlak vardı, komşuluk vardı, büyüklere saygı vardı, insanlık vardı. Şimdi her şey bozuldu. Diyerek sürekli geçmişte yaşar.
Bazıları insanlar da sürekli geleceğe odaklanıp, gelecekte yaşarken, hep bir beklentileri vardır. Sürekli kariyer servet peşinde koşarken, anı yoksun yaşayarak şimdiyi unutur, evini ve dostlarını ihmal ederler.
Bazıları ise şimdi de yaşar ama hayatı boş, saçma görerek, ne geçmişin üzüntüsü ne de gelecek kaygısı olmadan “anda yaşayın” derler. Nihilist yaklaşırlar, yaşarlar, ne yapsan ne etsen hayat boş, nasıl olsa ölüm var derler.
Yine bazıları ise din merkezli yaşamaya çalışırken, hayatı, dünyaya bağlanmayı, ahmaklık olarak görüp, dünya bir oyalanma yeridir, geçicidir, esas olan öbür dünyadır. Diye düşünürler.
O halde gelin bizde "...bir varmış bir yokmuş vakti zamanında” diyerek irdeleyelim biraz zamanı;
Aslında çok göreceli bir kavramdır zaman denilen olgu. Yine de insanoğlu, tarih boyunca çeşitli metotlarla zamanı ölçmeye çalışmıştır. Genel bir tanımı ile ölçülmüş ya da ölçülebilen bir dönem, uzaysal boyutu olmayan bir sürekliliktir. Bir yönü ile de insan ömrünün, süresini gösterir. Yukarıda değindiğimiz üzere zaman denilen olgunun, insanların ruh haline ve karakterine göre geçmişe, şimdiye ve geleceğe dair tavırları vardır. Bu yüzden hissettiğimiz dokunaklı anılarımızı da saymayı bıraktırıp, başka farkındalıklar yaratır.
Objektif olarak bakılmaya çalışıldığında zaman kavramı, var olup olmadığı fiziğin çözülemeyen konularının başında gelir. Genel kanı olarak ışık gibi bükülebileceği var sayıldığından bilim insanları zaman yolculuğunun yapılıp yapılamayacağın nedense hala düşünmektedir.
Keza; bilimsel olarak zamanın, ışık hızı ile de dolaysız ilişki içinde olduğu düşünülmekte, maddenin ışık hızına yaklaşması durumunda yavaş akması, ışık hızında durması ve ışık hızı ötesinde de tersine akması mümkün görünmektedir.
Dini açıdan söylenen “Âhir zaman”, dünya hayatının kıyamet kopmadan önceki son dilimi anlamında kullanılan bir kavramdır. İslâm inancına göre, âlemin başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır. Ancak bu sonun ne zaman gerçekleşeceğini bilmek insanın bilgisi dışındadır. İnsanın ömrü gibi âlemin ömrünü belirleme hususundaki bilgi de Cenâb-ı Hakk’a aittir”.Din İşleri Yüksek Kurulu Bağlantı.13.09.2024.Saat 22:03)
Açıklamadan da anlaşılacağı üzere ahir zaman bir kavram, bir ifadedir.
Yine Kur’an-ı Kerim’de Mü'minûn Suresi’nde; 112-114. ayetlerde
· Allah, “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” diye sorar.(112)
· “Bir gün veya günün bir bölümü kadar kaldık; işte, saymakla görevli olanlara sor” derler.(113)
· Allah buyurur: “Pek kısa bir süre kaldınız; keşke bunu (dünyada iken) bilmiş olsaydınız!(114) ”Diyanet İşleri Başkanlığı Meal (Kur’an Yolu) Bağlantı 13.09.2024 Saat :22:10)
Ayetlerden hayatın da (veya zamanın) pek kısa bir vakit ve süreden ibaret olduğunu ifade ettiği düşünülebilmektedir.
Felsefi anlamda;
Platon (mitolojik bir anlatıdan esinlenerek) zamanın yaratılmış olduğunu savunurken, Aristoteles zamanın yaratılmadığını ve dolayısıyla ezeli ve ebedi olduğunu iddia etmiştir. Öte yandan Augustinus ise sadece teolojik kaygılarla zamanın Tanrı tarafından yaratıldığını belirtmekle kalmamış aynı zamanda zamanın hareketle ilişkilendirilmesine karşı çıkmış ve onun insan zihninde hafıza, algılama ve beklenti anlamında ruhun bir ölçümü olarak var olduğunu ileri sürmüştür.
Bize göre ise zaman; belirlenmiş olan an, geçtiği ya da geçeceği veya geçmekte olduğu muamma olan süre, vakittir. Diğer bir ifadeyle insanın hayatının içinde iyi veya kötü her türlü eylemlerini gerçekleştirebildiği bir imkân ve fırsatlar alanıdır.
Bu yüzden boş zaman/vakit yoktur. Olsa olsa insanın düşünebilmesi için serbest zaman/vakit vardır. Fark edilebildiği takdirde zaman, geçip giden bir ırmak gibidir.
Bu arada takvimler/saatler vb. şeyler niye var gibi bir soru akla gelebilir. Bunlar sayılar ile ifade edilen tanımlamalardır.
Yine zaman değişime ve harekete ihtiyaç duyduğu gibi mekâna da ihtiyaç duyar. Örneğin bir işle uğraşırken çabuk geçtiği düşünülen zamanın, bekleme ve hareketsiz anlarda çabuk geçmediği düşünülebilmektedir. Yine hafta içi işyerinde geçmek bilmeyen zamanın, tatilde/evde çabuk geçtiği söylenmektedir. Hâlbuki dakikalar her hal ve şartta, altmış saniye saatlerde almış dakikadır.
Daha fazla detaya girmeden makalemizi şair Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sözleri ile bitirelim;
"..ne içindeyim zamanın/ ne de büsbütün dışında..."
Sevgiyle kalın…
Not: “Bu makalelerde yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi veya kişisel tavsiye niteliğinde değildir ve yatırım faaliyetinde bulunmaya davet veya teşvik değildir. Herhangi bir yatırım kararının uygunluğu konusunda bağımsız mali ve uygunsa hukuki tavsiye almalısınız.”